ALKOL BAĞIMLILIK TEDAVİSİ
Alkol çok eski zamanlardan beri var olan, insan beyninin fonksiyonlarını baskılayıcı özelliklere sahip, toksik etkili, kullanımı oldukça yaygın olan bir maddedir. Alkol kullanım bozuklukları oldukça sık görülmektedir.
Alkol bağımlılığı; ilk alkol kullanımının başlamasından yaklaşık 5 yıl sonra oluşabilen hastalık olmasına rağmen, alkol bağımlısının klinik tedaviye başvurma davranışı 15-20 yıllık bir süreç sonunda olmaktadır.
Alkol kullanım biçimi ile ilgili bugün iki ”hastalık” tanımlanmaktadır. Alkol bağımlılığı ve alkol kullanım dışında, kullanıma bağlı olarak, zaman içinde oluşan bedensel ve psikolojik olarak bazı hastalıklara da neden olmaktadır.
Bütün bağımlılıklarda olduğu gibi alkol bağımlılığıda bir beyin hastalığıdır. Alkol kullanımı sonrası kullanıcının beyinde, alkole bağlı biyolojik değişiklikler meydana gelir. Alkol kullanımının sonrası beyindeki sinir hücrelerinin ve bu hücreler arasında iletişimi sağlayan nörotransmitter denilen maddelerin liflerin işlevlerinde bozulmalar olur. Bunun sonucunda sinir hücreleri arasındaki haberleşme giderekiçinde süreç bozulur.
Beynimizde, doğal yaşamımızdan keyf almamızı sağlayan bölgeye ”Haz merkezi” denir. Alkolün riskli kullanımı sonrasında ise beynimizin haz merkezinde tahribata neden olur. Böylece kişi süreç çinde giderek doğal hazdan ziyade sadece alkolden haz almaya başlar.
Unutmayın alkol bağımlılığı tedavisi olan bir beyin hastalığıdır. Ve bu günkü olanaklarla tedavisi olan bir hastalıktır.
Alkol bağımlılığı tedavisi çok cepheli ve uzmanlık isteyen bir konudur. Tedavide birden çok yöntemin bir arada kullanılması gerekir. Alkol kullanımı ile oluşan bedensel hastalıklar ve alkol kullanımı ile oluşan ruhsal sağlık sorunlarına ilaveten, alkol kullanımına bağlı oluşan sosyal, iş, meslek,okul evlilik sorunları, alkolün etkisi altına araç kullanımıyla oluşan trafik kazaları, alkol kullanımına bağlı değişik yasal problemler yaşama sorunları gibi iç içe geçmiş karmaşık, çok farklı ve çok boyutlu bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla alkol bağımlısının tedavisine bakarken görüldüğü gibi birden çok yöntemin bir arada kullanılması gerekir. Onun içindir ki. psikososyal ve psikoterapik yöntemlerin ilaç tedavisi ile kombine edilmesi gereklidir.
Alkol bağımlılığında, alkolsüz yaşam koşullarının başında kişinin sorunu kabullenebilmesi gelmektedir. Ancak sorunu kabullenmenin bir anlamı var. Kabullenmenin anlamı, oluşturulması veya öğrenilmesi gereken bir süreçtir. İnsanın kendisiyle kurduğu ilişki çok önemlidir. ”Ben bu maddeden kurtulmak istiyorum” demesi, istemesi ve karar vermesi gerekir.
Bir kişiye alkol içmesi ile ilgili bir sorunu var diyebilmek çok zor değildir. Sorunu ”kabullenmek”, yani kişinin alkolün yaşamı için bir sorun oluşturup oluşturmadığını kabul etmesi önemlidir. Çünkü problemin geleceğini de bu gerçek belirlemektedir. Kabul edilsin ya da edilmesin, alkol problemi bedensel-ruhsal-sosyal olarak önemli hasarlar oluşturan, oldukça yaygın bir hastalıktır.
Bu bağlamda, alkol bağımlı kişinin, bağımlılığını kabul etmenin anlamı, ”benim alkolle sorunum var, ben bunu içmemeliyim” sözünün biraz ötesinde olmalıdır. Evet, kabullenmenin anlamının tek koşulu bu sözler olabilir. Ancak ”düşüncenin” sözelleştirdiklerini duygularla uyumlu hale getirmek ve bu ortak duygu-düşünce bütünlüğünü davranışa dökebilmek, sorunu kabul etmiş olmayı anlamlı kılabilir.
Öncelikle; alkol bağımlılığının beyinde oluşan biyolojik değişikliklere bağlı bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.Ancak bu tanımlama sorunu ne anlamaya ne de çözmeye yetmektedir. Zaman içinde sorunun psikolojik ve sosyal düzeyde de, hem ”toplumsal-tarihsel” hem de ”kişisel-keşitsel” yeni biçimlerinin belirlendiği unutulmamalıdır.
Alkol bağımlılığında uygulna
Alkolizm tedavisinde başarı oranı yaklaşık %40 civarında, yani alkolu bırakma oranı %40, genetik yatkınlığı olanlarda tekrar nüksler daha fazladır.
Alkolizm ve alkol bağımlılığının ilaçla kökten bir tedavisi yoktur. Bununla beraber disulfiram gibi hastayı tiksindirerek alkolden vaz gecirmeye yardımcı ilaçlar, akomprozat gibi alkole özlemi azaltan ilaçlar, naltrekson ve nalmefen gibi opioid antagonistleri ve yoksunluk belirtilerini hafifletmek detoksifikasyon döneminde yardımcı olan çeşitli ilaçlar alkol bağımlılarının tedavisinde kullanılmaya çalışılmaktadır.
Alkolizm beyinde serebral hacim kaybının ve nöropsikolojik bozulmaların eşlik ettiği beyaz ve gri madde hasarına yol açar. Ancak son araştırmalar alkol kesilmesi ve ayıklık döneminin ilk günlerinden itibaren serebral hacim kaybı, metabolik ve nöropsikolojik bozukluklar kısmen de olsa geri dönüşümlüdür.
Tedavi sonrası bulgular: Nörogenezde artış, kolin düzeyinde yükselme, gri ve beyaz cevherde büyüme, beyin devrelerinde reorganizasyon, yeni nöronların oluşumu ve ventriküllerde küçülmenin yanı sıra nörogenezin artmasına paralel olarak yürütücü işlevlerde, bellek ve dikkate düzelme, davranışsal kontrol ve duygudurumda iyileşme de izlenir. Araştırmalar ayıklık döneminde düzenli fiziksel egzersiz programı uygulanması ile nörogenezin hızlanabileceğini düşündürmektedir.
Tedavide; hastalar aile, toplum ve yaşadıkları ortam içinde uzaklaşmadan, yataklı tedavinin tanı ve tedavi olanaklarını sunarak ve daha ekonomik tedavi olanağı vardır.
Gündüz Hastane tedavi yöntemi ile hastaneye yatış gereksinimini azaltan ve psikiyatri uygulamalarını çağdaşlaştıran bir tedavi yöntemidir. Bağımlı kişiyi hastaneye yatırmadan ayakta tedavi imkanı vardır.
Ayakta tedavinin başarısız olunduğu alkol bağımlılarında, yeterli aile ve sosyal desteğin olmadığı hastalarda ve uzun süre tedavi gerektiren ya da ağır bağımlılık durumlarında hastanın hastaneye yatırılması gerekebilir..
Kişi alkol kullanmadığı sürece iyidir. Ancak alkol kullandığı andan itibaren bağımlılık sorunu derhal canlanır ve herşey yeniden başlar. Alkol bağımlılığı yavaş gelişir. İyileşme de yavaş olur.
Sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir gelecek, kendi sağlığının değerini bilen, koruyan ve sunulan sağlık hizmetini iyi kullanan ailelerin yetiştirdikleri çocuklarıyla olasıdır. Primer sağlık bakımının başarılmasında en ön önemli amaç ve stratejilerden birisi bireylerin ve toplumun kendileri için bakımın sorumluluğunu almada, sağlığın sürdürülmesinde cesaretlendirilmesidir. Yani bireyin bakım gücünün geliştirilmesidir. İnsanların özbakım güçlerine etki ettiği düşünülen sigara, alkol gibi bağımlılık etkenlerine hiç başlamamasını sağlamak için hedef kitleye verilen eğitim en etkin ve en ekonomik yoldur.