Antisosyal Kişilik Bozukluğu

16 Mart 2021
antisosyal
ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
 
Antisosyal kişilik bozukluğu, 15 yaşından önce başlayan, yaygın bir antisosyal davranış ve başka insanların haklarını çiğneme ile belirli bir bozukluktur. Antisosyal kişilik bozukluğu veya diğer adıyla sosyopati, psikopati ile alâkalı bir psikolojikbozukluktur. Bir sosyopatı bir psikopattan ayıran özellik, patolojidir, yani semptom farklılığıdır.
Psikopati, sosyopatiye göre daha ağır bir bozukluk olup, sosyopatide görülen semptomlara ilâveten özellikle ahlâka aykırı davranışlar ihtiva eder.
Sosyopatiye sosyal çevrenin sebep olduğu düşünülmektedir. Antisosyal kişilik bozukluğuna sahip olan insanlar, halk arasında yaygın olarak “sosyopat” olarak adlandırılırlar. Antisosyal kişilik bozukluğu, bir kişilik bozukluğudur; bir akıl hastalığı değildir. Bozukluk, yalnız psikiyatrist ya da psikologların değil, sosyolog, hukukçu ve kriminologların da öteden beri ilgi ve dikkatini çekmiştir. Geçmişte bu hastaları tanımlamak için, psikopat, sosyopat, asosyal ya da dissosyal gibi değişik terimler kullanılmıştır. ”Psikopat”, Türkçe’de halk diline yerleşmiş yüklü bir sözcüktür.
Antisosyal, bir toplumda suç, ayıp, günah ya da ahlak dışı sayılan davranışları tekrarlama eğilimli demektir. Antisosyal kişilik bozukluğu, aklî bir bozukluk olmayıp, Amerikan Psikiyatri Derneği’nin Teşhis ve İstatistik Rehberinde şöyle tarif edilmektedir: “Teşhis için temel özellik, çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eden, diğer insanların hakları ile ilgili daimî bir umursamazlık ve ihlâl seyridir.”
Hastalığın temel özellikleri olarak sayılan hususlar, hilekârlık ve manipülasyondur. Bu sebeple, teşhisi koyarken, muayene edilen ferdin haricindeki kaynaklardan malzeme (delil) toplamak zaruridir. Ayrıca fert, 18 veya daha büyük yaşta olmasına ilâveten belgelenmiş 15 yaş öncesi davranış bozukluğu hikâyesine de sahip olmalıdır.

Tanı ölçütleri;

Aşağıdakilerin en az üçünün bir kişide olması gerekir. Tekrarlanmış gözaltına alınmayı gerektiren fiilleri suretiyle belirlenmiş, hukuka uygun davranışları tespit eden sosyal kurallara uymamak. Tekrarlanmış yalan söylemek, takma isimler kullanmak veya zevk için diğer insanları kandırmak fiilleri ile belirlenen hilekarlık. Ani tepki göstermek veya geleceği planlayamamak. Tekrarlanmış fiziki döğüşmeler ve saldırı belirlenen sinirlilik ve saldırganlık. Kendisinin veya başkaların emniyetine yönelik tedbirsiz umursamazlık. Tutarlı iş davranışını devam ettirme, aynı işte uzun süre çalışmada sürekli başarısızlık ve sorumsuzluk.  Başka bir kimseye zarar verme, kötü davranma veya malını çalma konusunda umursamazlık veya bu fiilleri mantıklılaştırma merhametsizliği. Antisosyal davranış, sadece “şizofreni” nöbeti veya “manik nöbet” esnasında meydana gelen türden olmamalıdır.
DSM–IV’ün, Amerikan Psikiyatri Derneği tarafından 1994 yılında yapılan baskısına göre, ABD’de antisosyal kişilik bozukluğu teşhisi, yaklaşık olarak tüm erkeklerin % 3’üne ve tüm kadınların % 1’ine konulmuştur.

Antisosyal kişilik bozukluğu olan şahısların ortak özelliklerinin bir kısmı şunlardır:

  • Küçük yaşta hayvanlara karşı saldırganlık.Yalan söyleme veya hırsızlık yapmada ısrar, Ceza adaleti sistemi ile sürekli sorunlar yaşama,
  • Diğer kişilerin haklarını veya sınırlarını (mülkî, fiziksel, cinsel, duygusal, hukuksal) ihlâl etme eğilimi, Alkol veya uyuşturucu madde suistimali,
  • Saldırganca, sıklıkla şiddetli davranış; kavgaya karışma eğilimi, Sürekli olarak endişe, sinirlilik ve moral bozukluğu hissetme (disfori).
  • Bu bozukluğun hayat boyu devam etme riskine ABD’de DSM–IV’e göre, antisosyal kişilik bozukluğu teşhisi, yaklaşık olarak tüm erkeklerin % 3’üne ve tüm kadınların % 1’ine konulmuştur. Hapishanelerde, bu oranın % 75 kadar yüksek olabileceği tahmin edilmektedir. Klinik ortamlardaki yaygınlık tahminleri, örneklenen nüfusun hâkim özelliklerine bağlı olarak, % 3 ile % 30 arasında değişmektedir. Örneklenen nüfusun hâkim özelliklerine bağlı olarak, % 3 ile % 30 arasında değişmektedir. Hastalığın yaygınlığı, pek çok şiddetli fâilleri ihtiva eden hapishâne insanları gibi seçilmiş nüfuslarda daha da yüksekti
  Antisosyal kişiliği olan hastalar ruh hekimine genellikle davranış sorunları için gelmez. Alkol, rapor almak, sedatif ilaç yazdırmak, işlediği suç sonrasında mental bozukluk iddiasıyla suçtan kurtulmak için gelir. Böyle bir hastayla işbirliği kurmak çok zordur. Görüşme onun istediği yönde süresse sorun yoktur, ama manipülasyonlarına karşı konulursa hemen doktoru eleştirir ve kızar.
  • Diğer akıl hastalıkları/bozuklukları ile ilişkisine gelince; Antisosyal kişilik bozukluğu, madde suistimali hastalığı hâriç olmak üzere, tüm DSM–IV Eksen I hastalıkları ile negatif korelasyona sahiptir.Her ne kadar, antisosyal kişilik bozukluğu 18 yaşından önce resmen teşhis edilemese de, bu hastalığın, MacDonald Üçlüsü olarak bilinen üç işaretçisi, bazı çocuklarda bulunabilir. Bunlar; normalden uzun bir süre devam eden yatak ıslatma, hayvanlara eziyet ve piromani (yangın çıkarma hastalığı, yani yangın çıkarma hususunda kontrol edilemez bir isteğe sebep olan akıl hastalığı).Bu işaretleri sergileyen çocukların ne kadarının büyüyünce antisosyal kişilik bozukluğu geliştirecekleri bilinmemektedir. Fakat bu işaretler, teşhis konulmuş yetişkinlerin hayat hikâyelerinde sıklıkla bulunmaktadır. Kaç sayıda çocuğun, bu semptomlara sahip olduğu hâlde antisosyal kişilik bozukluğu geliştirmediği bilinmediği için, tahminî değer (diğer bir ifadeyle, bu semptomların gelecekteki antisosyal kişilik bozukluğunu tahmindeki faydası) net değildir.

  • Etyoloji

    Antisosyal kişilik Bozukluğunun sebepleri bilinmemektedir. Biyolojik ve genetik faktörlerin rol oynayabileceği sanılmaktadır. Fakat, hastalık ile biyolojik faktörler arasındaki istatistikî korelasyon zayıftır, bu da pek çok uzmanı aksi yönde bir inanca yöneltmiştir.

    Antisosyal ebeveyne sahip olma gibi ailevî bir hikâye, hastalığı geliştirme şansını artırmaktadır. Çocuklukta babadan şiddet görme veya aile içinde ebeveynler arasındaki çatışma çocuklarda bu hastalığın riskini artırmaktadır. Annesiz-babasız büyümüş çocuklarda, örneğin sokakta ya da yetiştirme yurtlarında büyümüş ya da tutarlı bir ebeveyn eğitimi görmemiş çocuklarda ileride bu bozukluğun ortaya çıkma olasılığı çok yüksektir. Çocukluktaki ev (yuva), okul ve sosyal çevredeki (meselâ mahalledeki) bir takım çevre faktörleri de katkı yapabilir. Meselâ aşırı cezalandırıcı bir ev veya okul ortamı gibi.

    Antisosyal kişilik bozukluğuna sahip fertlerin babalarında, diğer fertlerin babalarına kıyasla, daha fazla sosyopatik özellikler ve alkolizm vakası bulmuştur. Böyle bir ailede, diğer ailelere kıyasen, erkeklerin daha fazla antisosyal kişilik bozukluğu vakasına sahip olduklarını, kadınların ise daha fazla somatizasyon bozukluğu (somatization disorder) sergileme eğiliminde olduklarını bulmuştur.

  • Evlât edinme konusundaki araştırmalar, hem genetik katkıların ve hem de çevre katkılarının hastalığın gelişmesindeki rolünü desteklemektedir. İkizler hakkındaki araştırmalar da, yetişkinlerdeki antisosyal davranışın irsen intikal edebilirliği hususuna işaret etmektedirler ve genetik faktörlerin yetişkinlerde antisosyal çocuklar veya ergenlerden daha önemli olduğunu göstermişlerdir. Zira bu son kategori araştırmalara göre, antisosyal çocuklar veya ergenlerde, paylaşılan çevre faktörleri daha önemlidir.
  • Antisosyal kişilik bozukluğu vakalarının cezai ehliyetlerinin tam olduğu kabul edilir. Bir suç işlemeleri halinde cezalarını tam olarak çekerler. Türk Ceza Kanunu’nun 46, 47 ya da 48. madde kapsamına girmezler.
  • Antisosyal kişilik bozukluğu tedavi umudu en az olan kişilik bozukluğudur. Tedavi amacıyla hastaneye yatırılmaları faydadan çok zarar verir. Batıda, cezaevi koşullarında uygulanan bazı ”düzeltme” programlarının yararlı olduğu ileri sürülmüştür.
error: