BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Bağımlı kişilik bozukluğu, aşırı bir korunma ve bakım gereksinimi ile belirli bir bozukluktur. Kendi başlarına karar veremeyen, insiyatiften yoksun, başka insanlara bağımlı ve ilişkilerinde boyun eğici insanlardır. Bu davranış kalıbı genç erişkinlik döneminde başlar ve çok değişik koşullar altında ortaya çıkar. Bağımlı kişilik bozukluğu kişiler yaşamın önemli alanlarında sorumluluk almayan, ihtiyaçları diğerlerine bağımlı, yalnız kaldıklarında rahatsız olan kişilerdir. freud’a göre oral-bağımlı kişiliktir.
.Bağımlı kişilik bozukluğu kişilerde genel anlayıs; kendilerinin kapasiteleri ve yetenekleri ne olursa olsun, kendilerini başkalarından bir adım geride gorurler. Başkalarında çok miktarda öğüt ve destek almazsa gündelik kararlarını vermekte güçlük çekerler. Bu yuzden hakim düşünceleri, hayatta tutunmak için başkalarına ihtiyaçları oldugu yolundadır. insanlara karşı iliskilerinde pozisyonları, üstünlükleri ya da haklı/haksız olma durumları ne olursa olsun, baskın, etkin, haklarını arayan kişiler olamaz ve altta kalırlar.
Toplum içinde takındıkları ayrı bir duruşları vardır. Çalıştıkları iste genelde hak ettiklerinden daha düşük statülerde yer alırlar çünkü ne yapıp, yapamayacakları konusunda güvensizlik ve inançsızlık duyarlar. Kendi kararlarında etkili olmak icin surekli başkalarının onayına ihtiyaç duyarlar. kararları kendilerine verilen destege gore degisebileceginden genelde tutarlı olamadıkları bilinir. Tüm terk edilme korkularına ve terk edilmeme çabalarına karşın kesinlikle bir gün terkedilecekleri kesindir.
Bağımlı kisilik bozukluğunun gelişmesinde cevresel faktörlerin, kalıtımsal nedenlere oranla daha baskin rol oynadığı kabul edilir.
Aşırı koruyucu, mükemmeliyetçi ve baskici ebeveynlerin, çocuğun özgüvenli ve inisiyatif sahibi bir insan haline gelmesini engelledigi gorulur ve özellikle Türk kültüründe kadına atfedilen geleneksel sosyal rolün, kadınları daha bağımlı hale getiriyor olmasi da mümkündür.
Aşırı koruyucu, mükemmeliyetçi ve baskici ebeveynlerin, çocuğun özgüvenli ve inisiyatif sahibi bir insan haline gelmesini engelledigi gorulur ve özellikle Türk kültüründe kadına atfedilen geleneksel sosyal rolün, kadınları daha bağımlı hale getiriyor olmasi da mümkündür.
En sık görülen kişilik bozukluklarından biridir. Kadınlarda daha sık görülür.
Hasta, kendi kişilik özelliklerini beğenmediği ve tabloya sıklıkla anksiyete ya da depresyon eklendiği için tedavi olmak isterler. Bu motivasyonları
nedeniyle bağımlı kişilik bozukluğu olan kişiler psikoterapiden yararlanan az sayıdaki kişilik bozukluğundan biridir. Davranışçı bir teknik olan girişkenlik eğitiminin yararlı olduğu ileri sürülmüştür.