Gerçekçi olmamız gerekiyor. Dünyanın çok sayıda ekonomi olarak gelişmiş ülkesi gibi Türkiye’nin ekonomik durumu, salgına karşı alınan sert önlemleri uzun süre kaldıracak ekonomik durumda değil!.
Kaçınılmaz olarak kapalı kalmaya devam edecek iş yerlerine ve çalışanlarına destek sağlayacak güçleri yok. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın bütün devletlerinde, pandemiye karşı şu anda uygulanan sistem, resmen açıklamasalar da kontrol edebileceklerini düşündükleri sürü bağışıklığı sistemidir
Bu tesbiti bir kenara koyalım..Gerçek bu.
Sürü bağışıklığı sistemi nedir?
Nüfusun yaklaşık %70’i enfekte olup iyileştiğinde, çoğu insanın enfeksiyona dirençli olması nedeniyle salgınlar daha yavaş ilerler ve buna da sürü bağışıklığı denir..Daha önce geçirilmiş enfeksiyonlar veya uygulanan aşılarla bir popülasyonun büyük bir çoğunluğunun enfeksiyona karşı bağışık hale gelmesiyle meydana gelen ve böylece bağışıklık sistemi güçlü olmayan bireyler için de bir koruma sağlayan toplumsal bir yöntemdir. Bireylerin büyük bir kısmının bulaşıcı hastalığa karşı bağışıklık kazanması sonucu hastalığın bulaşma sıklığı düşer; bu durum enfeksiyon zincirinin bozulmasına ve hastalığın yayılmasının yavaşlamasına ya da tamamen durmasına neden olur.
Bir popülasyonda bağışıklık kazanmış bireylerin sayısı ne kadar fazla olursa bağışıklık kazanmamış bireylerin hastalıkla temas etme olasılığı da o kadar düşer ve bireylerin hastalıktan korunmasına yardımcı olur. Belirli bir eşik değere ulaşıldığında, sürü bağışıklığı popülasyondaki hastalığı ortadan kaldırır.
Aşı yoluyla da sağlanan sürü bağışıklığına en güzel örneklerden birisi çiçek hastalığıdır. Aşı 1977 yılında çiçek hastalığını yok etmiş ve buna ek olarak diğer hastalıkların sıklığının da azalmasına yardımcı olmuştur. Buna karşın, aşı karşıtlarının ortaya çıkması sürü bağışıklığı sistemini zora sokmuş ve önlenebilir hastalıkların sağlık sistemi iyi olmayan topluluklarda kalmasına veya geri dönmesine neden olmuştur.
Şu açıklamayı da ekleyelim: Sürü bağışıklığı tüm hastalıklar için geçerli değildir; sadece bulaşıcı, yani kişiden kişiye geçebilen hastalıklar için geçerlidir. Buna verilebilecek örneklerden biri tetanoz hastalığıdır.
Sürü bağışıklığı, toplumlar birlikte hareket eder ve gerekli önlemleri alırsa daha etkili olur. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi bir kişinin bağışıklığı yeterli olmasa bile hastalıktan korunabilir. Günümüzde bu Koronavirüs salgınında Dünya genelindeki ülkelere baktığımızda sürü bağışıklığı sistemini uygulayan ülkelerden biri İsveç’tir.
İsveç’te hükümet, salgın ortaya çıkıp Dünya geneline yayıldığından beridir karantina yöntemine gitmemiştir. Halk Sağlığı Dairesi Epidemiyoloğu Anders Tegnell, halkı yoğun bir şekilde bilimsel verilerle virüse yönelik bilgilendirdiklerini, halkın da tavsiyelere uyduğunu söylemiştir.
Hollanda, koronavirüs salgınına karşı İsveç’le birlikte Avrupa’da “sürü bağışıklığı” yöntemi uygulayan iki ülkeden birisi.Belçika ise, komşusu Hollanda’yı “gevşek davranmakla” suçlayarak, sınırlarını kapattı ve zorunlu haller dışında sokağa çıkma yasağı uyguladı.Ancak gelinen aşamada Belçika, nüfusa oranla ölüm sayısında İspanya’dan sonra en kötü durumdaki ikinci ülke oldu.
Bu da, “Salgına karşı sürü bağışıklığı, sokağa çıkma yasağından daha mı etkili?” tartışmasını alevlendirdi.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte’nin sürü bağışıklığı yönteminden söz etmesinin ardından,
Belçika Sağlık Bakanı Maggie De Block, bunun “tehlikeli bir politika olduğunu” açıklamıştı.Belçika, “komşusunun daha fazla virüs yayacağı” gerekçesiyle Hollanda sınırını kapatarak, polis kontrolleri başlamıştı.
Ancak ortaya çıkan rakamlar, Belçika’nın aldığı katı önlemlere rağmen, Hollanda’dan iyi durumda olmadığını ortaya koydu.
17 milyon nüfuslu Hollanda’da 28 bin 127 vaka tespit edilirken, 3 bin 134 kişi de hayatını kaybetti.
Yaklaşık 11 milyon 500 bin nüfuslu Belçika’da ise 34 bin 809 kişi koronavirüse yakalanırken, 4 bin 857 kişi hayatını kaybetti. Belçika günde 10 bin kişiye test yapıyor.
Hollanda’da ise günlük test sayısı 17 binin üzerine çıkarılmış durumda.
Belçika’daki kamu yayıncısı VRT’nin araştırmasına göre alınan farklı önlemlere rağmen her iki ülkede de tespit edilen vaka ve hastaneye kabul edilen kişi sayıları aynı oranda azalmaya başladı.Her iki ülkede de ilk olarak Şubat ayı sonunda koronavirüs vakaları tespit edildi.
Hollanda, Mart ayı başında öksürük ve ateş olan kişilerin evde kalması, insanların birbirleriyle el sıkılmaması çağrısında bulundu. Hükümet, 16 Mart’ta okulların, restoran, kafe ve barların kapatılmasını, 3’ten fazla kişinin bir araya gelmesinin yasaklanmasını kararlaştırdı.
Mart başında seyahat uyarısı yapan Belçika ise, 18 Mart’ta zorunlu haller dışında sokağa çıkma yasağı, 20 Mart’ta da sınırlarını kapatma kararı aldı.
Belçika eve kapanırken, Hollanda’da halkın rahatça dışarı çıkmasına izin verildi. Mağazalar, pazarlar ve alışveriş merkezleri açık kalmaya devam etti.Belçika Halk Sağlığı Araştırma Enstitisü’nden (Sciensano) Steven Van Gucht’e göre, Hollanda’daki durumun daha iyi olmasının nedeni, virüsün sadece belirli bölgelerde ortaya çıkması ve orada izole edilmesi.Van Gucht, bunun kesin bilgi olmadığının altını çiziyor. Ancak Belçikalı uzmana göre, Şubat ayı sonundaki Karnaval kutlamalarının yapıldığı, Katolik nüfusun yoğun olduğu Kuzey Brabant ve Limburg eyaletlerinde ciddi biçimde salgın yaşanırken, bundan uzak kalan kuzey kesimlerin, daha sonra alınan önlemlerle korunmuş olması, akla yatkın bir seçenek.Van Gucht’e göre, Belçika’da virüsün farklı bölgelerde ortaya çıkması, yayılmayı da arttırdı.Hollanda’daki Erasmus Üniversitesi’nden enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Eric van Gorp ise Belçika’nın uyguladığı kapsamlı sokağa çıkma yasağı ile Hollanda tarafından uygulanan “akıllı yasak” arasında bir fark olmadığını savunuyor.’Asıl önemli olan sosyal mesafe ve hijyen’Van Gorp’a göre, virüse karşı asıl önemli olan tedbir, 1,5 metrelik sosyal mesafeyi korumak ve hijyen kurallarına uymak.
Hollandalı profesör salgınla mücadelede, ülkenin kültürüne uygun bir politika seçmesinin önemine işaret ederek “İnsanlar sadece neden yapmaları gerektiğini anladıklarında önlemlere bağlı kalırlar” diyor.Hollandalı yetkililer de, halkın özellikle hijyen ve sosyal mesafe kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalmasının, salgınla mücadeleye ciddi katkı sağladığı görüşünde.
Belçikalı yetkili Van Gucht ise, rakamların, ülkesinin bilimsel tavsiyeler sonucu aldığı önlemlerin işe yaradığını gösterdiğini savunuyor.
Bu nedenle, sıkı önlemlere devam edilmesi gerektiğini söylüyor.
Sonuç olarak çok tartışmalı bir konu. Sürü Bağışıklığı, nüfusun bağışıklık sistemi güçlü grubunun hastalığa geliştirdiği dirençle salgının etkisinin gittikçe azalmasını ifade eder. Stratejinin başarıya ulaşması için nüfusun olabildiğince fazla kısmının virüsü taşıması ve buna bağışıklık kazanması gerekiyor.
Hastalığa direnç geliştiremeyen risk grubundakiler için kitlesel ölüm riskinin oldukça yüksek olduğu değerlendiriliyor.
East Anglia Üniversitesi’nden Profesör Paul Hunter, koronavirüse karşı “Sorun, bağışıklık geliştirip geliştirmediğinizden çok, bu bağışıklığın ne kadar süreceğidir” diyor.
“Ama ömür boyu olmayacağı neredeyse kesin” diye ekliyor.
“SARS için yapılan antikor araştırmalarına dayanarak, bağışıklığın sadece bir veya iki yıl süreceği söylenebilir, ama kesin bilmiyoruz henüz” diyor Hunter.
Ancak koronavirüse karşı tamamen bağışıklık kazanılmamış olsa bile ikinci kez virüse yakalanıldığında onu daha hafif atlatmak da mümkün olabilir.