Kentlerdeki yapılan beslenme tarzı yanlışlıkları

25 Temmuz 2015

Günümüzde kentlerde beslenme tarzı en fazla asit oluşturan üç yiyecek türü oluşturmaktadır.

-Hayvansal ürünler (et, yumurta, yağ ve süt ürünleri)
-Rafine beyaz nişasta (kızarmış patates, beyaz ekmek, pasta vs)
-Ve çoğu zaman GDO’lu mısır şurubundan üretilen nişasta bazlı şekerlerin kullanıldığı tatlılar, kekler, bisküviler ve meşrubatlar.
Bu tarz beslenen insanlar kalorilerinin büyük bir kısmını bu üç yiyecek grubundan sağlamakta olup tamamen asidik beslenmeleri ve alkali özellikler sağlayan sebze ve meyvelerden yoksun kalmaları nedeniyle vücutları toksik artıklarla dolmakta ve vücutta mutlak sağlanması gereken alkali ortam yerine asidik ortam hakim olmakta ve bu şekilde vücut direnci düşürülerek bir çok kronik hastalığın ortaya çıkmasına ortam hazırlamaktadır. Yapılması gereken beslenmemizi asidik ortam oluşumunu azaltacak ve alkali olmayı sağlayacak şekilde tekrar düzenlemek.

İyi de alkali olmayı ve de toksik artık oluşumu nasıl azaltılır? Başka bir deyişle vücudun sindirim yolunda çürümenin ve fermentasyonun asit oluşumuna neden reaksiyonlarını nasıl engelleyebiliriz?
Bunun ilk şartı sağlıklı besinleri birbirleriyle bağdaştırmaktan geçer. İlk kural, hayvansal proteinlerle nişastalı karbonhidratları birlikte tüketmemektir. Oysa günümüz dünyasında hızlı-hazır gıda kültüründe, yediklerimize baktığımızda bu önemli kuralın tamamen ihlal edildiğini görmekteyiz.

Kısaca olanları anlatayım. Nişastalı gıdaların sindirimi ağızdaki alkali özellikler taşıyan pityalin enzimi tarafından ağızda başlamakta iken, nişastalı bir gıda ile örneğin et birlikte tüketildiğinde etin ya da diğer proteinlerin sindirimi için üretilen asidik özelliklere sahip pepsin, hidroklorik asit ve diğer asit oluşturucu enzimlerin, midede, ağızda başlayan ve sindirimi için alkali ortam gerektiren nişastalı gıdalarla bir arada bulunması vücudumuzu çaresiz bırakmaktadır.

Sonuç olarak nişastalı gıdaların sindirimi için gerekli alkali ortamla, proteinlerin sindirimi için gerekli asidik ortam gereksinimi birbiriyle çelişmekte olup bu iki tip gıda yani nişastalı gıdalar ile proteinli gıdalar birlikte tüketildiğinde her iki gıda tipide sindirilmeden fermante olmakta ve çürümektedir ki, bunun sonrasında da daha fazla toksin daha fazla asidik atık sindirim yoluna bırakılarak vücutta asidik ortam yaratılmasına neden olarak vücuda zarar verilmektedir.

Hayvansal protein tüketimi ile ikinci temel kural; Et, süt veya peynir yoğurt gibi süt ürünleri veya yumurta gibi iki değişik tür hayvansal proteinin aynı öğünde tüketilmemesi. Çünkü etin sindirimi ile ilgili enzim aktivitesi sindirimin ilk saati içinde gerçekleşirken, sonrasında yumurta ve en son olarak da sütün sindirimi gerçekleşmektedir. Dolayısıyla aynı öğünde iki değişik hayvansal proteinin tüketilmesi durumunda, bu gıdaların hiç birisi sindirilmez ve vücutta çürüyerek toksin atıklar olarak vücudun asidikleşmesine olanak tanıyarak vücudun direncinin kırılmasına neden olunmaktadır.

Sonuç olarak süt, peynir veya yumurta ile birlikte hiçbir et türü aynı öğünde tüketilmemelidir. Üçüncü kural; Beyaz ekmek, beyaz pirinç, makarna gibi yüksek oranda rafine nişasta içeren gıdaların, et, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal proteinlerle birlikte tüketilmemelidir. Kahvaltılarda üzerine bolca rafine şeker ve pastörize süt dökülerek

hazırlanan ve sözde iyi beslenme çok reklamı yapılan, ne yazık ki çocuklarla birlikte büyüklerce de tüketilen kuru tahıl gevreği, bu anlamda vücudun gerçeklerine aykırı ve sindirilemez ile çocuklarımıza faydadan çok zarar sağlamakta ve sıkça görülen, giderek yaygınlaşan obezite sorununa zemin hazırlamaktadır.

Reklamların etkisi altında kalarak çocuklarını iyi beslediklerini düşünen anne ve babaların aslında çocuklarına ne kadar ciddi zarar verdiklerinin farkında değillerdir. Nişastanın sindirimi pityalin enzimi vasıtasıyla ağızda başlamaktadır. Dolayısıyla tüm karbonhidratlı besinlerin yutmadan önce iyi çiğnenmesi ve ağızdaki pityalin enziminin etkisinin kaybetmemesi amacıyla beraberinde başta asidik içecekler olmak üzere hiçbir sıvı tüketilmemesi gerekmektedir. Tüketilmesi durumunda nişastanın ağızdaki ön sindirimi engellenmiş olacağı için mide fermante olmakta ve vücuda fayda yerine zarar vermektedir. Tereyağı veya sıvı yağlar karbonhidratların birçoğu ve tüm sebzeler ile bağdaştırılabilir, fakat et ve yumurta gibi konsantre hayvansal proteinlerle birlikte tüketilmemelidir. Yağ midedeki gastrik salgıları engelleyerek etin sindirimini önlemektedir. Sonuç olarak, yağ tüketildikten sonraki 2-3 saat boyunca midedeki pepsin ve hidroklorik asit düzeyi önemli miktarda azalır ve yağla birlikte yenmiş türlü et çürür. Bu yüzden yağ ve proteinler aynı anda yenilmemelidir.

Şekerli tatlılar veya meşrubatlar et ile beraber tüketildiğinde şeker etin sindirilmesi için gereken mide sıvılarının salgısını engelleyerek etin çürümesine ve fermentasyonuna neden olarak vücutta aşırı asit üretimine neden olmaktadır. Şeker, nişastalı karbonhidratlar ile birlikte alındığında ise şeker nişastanın ağızda ön sindirimi için gerekli olan pityalin enziminin salgılanmasına engel olmakta ve sindirilmesini engelleyerek fermante olmasına ve asit üretilmesine neden olmaktadır. Meyveler ise midede sindirim gerektirmezler ve hızlı bir biçimde on iki parmak bağırsağına geçerler ve eriyerek taşıdığı besinlerin hemen özümsenmesini sağlarlar. Bu nedenle meyvelerin başka besinlerle değil yalnız yenilmeleri vücut açısından çok daha uygundur. Taze meyvelerin bir başka özelliği ise sindirim yollarını alkali yapmaları, kanın ve dokuları temizlemeleri. Meyveler yeterli miktarda ve çeşitlilikte yendiğinde yaşam için gereken proteinler, aminoasitler, vitaminler, mineraller ve aktif enzimlerde dahil olmak üzere vücut
için gerekli tüm besinleri sağlamalarıdır.

Meyveler yemeklerden sonra yenirse; midedeki diğer besinler meyvelerin bağırsaklara geçişini engellerler ve meyvelerin zengin doğal şeker kaynakları midede var olan bakteriler tarafından hızlı bir şekilde kullanılırlar, bu da midedeki her şeyin hızla fermante olmasına ve asit ile gaz üretimine neden olurlar. Sebzeler ise en uyumlu besin özelliği ile diğer tüm besinler ile kolayca sorunsuz bir şekilde
tüketebilirler. Sindirim fonksiyonlarını kolaylaştıran gerekli enzimleri ve mineralleri sağlayarak diğer besinlerin sindirimine ve özümsemesine yardımcı olurlar. Sindirim artıklarının bağırsaklardaki hareketini sağlayan lifleri de temin ederek vücuttan atılımına yardımcı olurlar.

error: