Farkında mısınız bilmiyorum, hayatlarımız değişti, dünya değişti, yaşamlarımız düşünmediğimiz ve hiç kimsenin bize anlatmadığı şekilde değişti.
Günümüz dünyasında bilimde teknolojide büyük hatta çok büyük gelişmeler var.
Öyle bir zaman diliminde yaşıyoruz ki, biz farkında olsak ta olmasak ta gelişmeler katlanarak devam ediyor.
Dolayısıyla herşeye rağmen bunun anlamı yeni fırsatlara ve yeni çözümlere sahibiz demektir. Ama ne yazık ki insanların çoğunluğu olup bitenlerin farkında değil ve bu keşifleri bilmiyor.
Bu nedenle çok yeni olan ”Yeni Bilimi” sizinle paylaşmak istiyorum.
Bu o kadar yeni ki kitaplarda ya da derslerde yok.
Ana akım medyada da yok, ama bu hayatlarımız için çok önemli.
Öncelikle şunu anlamalıyız, on yıl ya da yirmi yıl önce bildiğiniz geçmişin dünyası artık mevcut değil ve bu nedenle bu durum oldukça önemli.
Hiçbirimiz o eski yaşamların o dünyanın gitmesine izin verme ve geçmişin ve geçmişin dünyasını salıverme fırsatına hiç sahip olamadık.
Geriye dönüp baktık ki o dünya çekip gitmiş.
Bir çok insan eski dünya fikrine tutunuyor ve o dünyayı beş yıl on yıl önceki ekonomi dünyasını geri getirmeye çalışıyor.
Bilmemiz gerekir ki, bu artık mümkün değil.
Küresel borç pahalı olmayan enerjinin dünyasını önleyecek, 10 yıl önceki ucuz enerji artık mümkün değil. Çünkü petrol fiyatlarının zirvesine ulaştık. Bunlar sadece ufak bir kaç örnek. Şimdi rekabet ettiğimiz şey, ulaşılabilir yiyecek ve su.
Ve dünyanın bazı bölgelerinde problemleri. çözme yolumuz hiç iyi değil.
Örneğin; dünya ekonomisinin son elli yılda geçirdiği büyük değişimler. Üretimin uluslararasılaşmasına sermayenin dünya çapındaki bütünleşmesi.
Bitmek bilmeyen bölgesel savaşlar, İklim değişikliği ve küresel ısınma. Afrika’dan Afganistan ya da Suriye’den gelen göçmenler ve göç sorunu, .
Tüm bu sözünü ettiğimiz şeyler, bugün içinde yaşadığımız dünyada gerçek hayat örnekleridir.
Biliyor musunuz?
Yaşadığımız zamanların göremediğimiz ya da farkında olmadığımız hayatların başka bir gerçeği var.
O gerçekler; hayatlarımız günlük yaşamla uğraşmanın sürdürülemez yolları ne yazık ki sahte bilimsel varsayımlara dayanıyor.
Bilimsel rekabete, şiddetli rekabete ve ayrılığa dayanıyor.
Yapmamız gereken şey, şimdi bu olaylar tam karşımızda ve bunlarla başa çıkmak zorundayız.
Ama bunu dünyayı daha önce olduğu şekle geri döndürmeye zorlamadan yapmalıyız.
Bunu yerine sağlıklı gelişen şekillerde ortaya çıkan yeni normale adapte olmalıyız.
Böylece tam şu anda gerçekleşmekte olan yeni fırsatları kucaklaya biliriz.
Bunu yaparken en önemli şey; kişisel esneklik ki, toplumsal esnekliğin asıl anahtardır ve bu mesajın bir parçasıdır.
Şimdi asıl soru şu;
Yaşadığımız dünyada bu kadar hızlı değişim olurken biz kendimizi nerede görüyoruz?
-Şu anda dünyada gerçekleşen ve bilimin henüz açıklayamadığı şeyler var mı?
-Var.
Ve bu değişim ve gelişim sürekli gerçekleşiyor.
Geleceği nasıl ön görebiliriz?
O halde yapmamız gereken şey ne?
Geleceği öngörmenin en iyi yolu onu yaratmaktan geçer, yani geleceği bilinenden değil bilinmezlikten yaratmaktır.
-Bir krizle, bir hastalıkla, bir teşhisle ya da bir kayıpla karşılaştığımızda insan olarak bizim sınırlarımız nedir, biliyor muyuz?
-Hayır, bilmiyoruz.
Çünkü çoğunlukla bizim dışımızdaki bir şeyi mi kullanırız?
İçimizdeki duygunun değişmesi için böyle mi yapıyoruz?
Bu daha ziyade eski model gerçekliğe aittir.
Oysa insanlar, kendilerini iyileştirmeyi içindeki var oluş durumunu deneme ve yanılmalarla öğrenmeye başladı.
Bu noktada Kuantum fiziği ve kuantsal varsayıma bakalım.
Kuantum dünyasının tayfında insanların bazı şeyleri anlaması için eğitim çok önemlidir. Hatta eğitim hayatidir denebilir.
Kuantum fiziği, kadim bilgelik, ruhsallık ve modern bilim arasında köprü oluyor. Çünkü kuantum fiziği enerji alanlarının fiziksel dünyamızla bağlantı kurmasına ve bizim fiziksel dünya ile bağlantı kurmamıza izin veriyor. Ve bu durum geleneksel fiziğin izin vermediği fenomene izin veriyor.
Kuantum fiziği aslında onurlandırıldığı ve iyi kullanıldığı zaman çok iyi bir köprü oluyor.
Kuantum fiziğinin parametrelerine saygı duymalıyız, hepimiz bu köprünün doğru olduğunu hissediyoruz.
Ama bunu nasıl kanıtlayacağımızı bilmiyoruz.
Kuantum fiziği bunu kanıtlayabilir mi?
Örneğin,hepimiz birbirimizle bağlantılıyız ve bu bağlantı ile dışımızdaki dünyayı da etkileyebilir miyiz?
Kuantum fiziği her şeyin başka her şeyle bağlantılı olduğunu herhangi bir şüphe bırakmadan kanıtladı.
Bunu Temmuz 1997’de Cenevre Üniversitesinde, 3400 gazetecinin katılımı ile gerçekleşen bir deneyde kanıtlandı. Bu gerçekten çok önemli bir deneydi.
Ve işte deneyde ortaya çıkan şey; dünyamızı oluşturan atomlar, foton adı verilen çok daha küçük parçacıklardan yapılmıştır. Foton küçük ışık parçacığıdır, sadece bunu bu şekilde düşünün. Foton dünyanın yapıldığı malzemedir.
Bilim insanları bir fotonu aldılar ve bir deney yapmak istediler. Ama iki özdeş fotona ihtiyaçları vardı, bu nedenle iki özdeş ikiz yapmak için bir fotonu alıp ikiye ayırdılar. sonra bu iki fotonu özel bir odaya koydular. Bu oda da 11 km bir yöne giden ve 11 km diğer yöne giden bir tüp vardı. Ve her bir fotonu ayrı tüplerde ateşlediler. Bilim insanlarının gördükleri şey, tek bir yerdeki bir foton ne yaparsa yapsın, diğer foton aynı deneyimi yaşıyordu. 22 km uzak olsa bile.
Bu fenomene ”Dolanıklık Teorisi” adı verildi.
Bu iki şey bir zamanlar bir aradaydı. Sonra fiziksel olarak ayrıldılar, ama aralarındaki enerji hala bağlantılıydı. Gerçekte artık bağlantının var olup-olmadığı sorusu ortadan kalkmış oldu.
Soru şimdi, bağlantının ne kadar derin olduğu ve bu bağlantıya ne kadar etki ettiğimiz, bu bağlantıyı nasıl kullandığımızdır.
Şunu biliyoruz ki; İnsan kalbi insan vücudunda ki en kuvvetli elektrik ve manyetizma üreticisidir. Ve bir şey daha biliyoruz, dünyamız da elektrik ve manyetik alanlardan yapılmıştır. Bu nedenle kalbimizde derinden hissettiğimiz zaman aslında her şeye etki ediyoruz. Kontrol ve manipüle etmek sözcüğünü kullanmak istemiyorum. Ama şimdi şunu biliyoruz ki; etrafımızdaki dünya ile uzaktan etkileşim kurma yeteneğine sahibiz.
Ve bu 300 yıldır en çok el üstünde tutulan ve kadim, spiritüel geleneklerin temel özüdür. Sahip olduğumuz bilim bu zamana kadar bize sürekli ayrılığın hikayesini anlattı. Hayatın tamamen tesadüfi olduğunu, insan yaşamının tesadüfler üzerine olduğunu, bedenlerimizden ayrı olduğumuzu ve bedenlerimizi iyileştirmede herhangi bir etki yapmak için güçsüz olduğumuzu anlattı. Etrafımızdaki dünyadan ayrı olduğumuzu, uygarlığın sadece 5.000 yaşında olduğunu anlatıldı.
Karmaşıklığın zirvesindeyiz ve bize problemlerimizi çözmenin tek yolunun rekabet etmek olduğu anlatıldı.
Bunlara şimdi ”Bilimin sahte varsayımları” deniyor. 6 adet sahte varsayım ve bugün sahip olduğumuz dünya o sahte varsayımların sonucudur.
Yeni keşifler bize tüm bunları değiştirmek için nedenler verdi. Yeni keşifler bize hayatın kendisinin hayatın kaynağı olduğunu, rastgele olmadığını, insan yaşamının tesadüfi olmadığını, bedenlerimize derinden bağlantılı olduğumuzu, dünyaya derinden bağlantılı olduğumuzu, uygarlığın döngüsel olduğunu ve doğanın, işbirliğine dayandığını anlatıyor.
Ve eğer bu yeni gerçekleri kucaklaya bilirsek, yüzleşmemiz istenen en büyük krizleri, en büyük problemleri çözeriz. O zaman düşünmenin sürdürebilir yollarına ve yaşamın sürdürülebilir yollarına dayanan güzel ve yeni bir dünyanın kapısını açarız.
Bilimin şimdi anlamamıza yardım etmeye başladığı şey, el üstünde tutulan ve kadim, yerli ve spiritüel geleneklerin her zaman söylediği şeye çok benzerdir.
Bilimin bize söylediği şey, bedenlerimizdeki sağlığımızı belirleyen hücrelerin beyin tarafından salınan kimyaya tepki verdikleridir.
Ve beyin tarafından salınan kimya, insan kalbindeki hislerden tetiklenir. Bildiğimiz şey, günün her anında kalbimizle beynimiz arasında bir sohbet olduğudur.
Bu iki yönlü bir konuşmadır. Kalbimiz beyne sinyaller gönderir ve o sinyallere dayanarak beyin bedene kimyasal madde salgılar.
Beyne çok sivri uçlu düzensiz bir sinyal gönderir isek; korkmuş, öfkeli, kıskançlık, hiddet, hayal kırıklığı hissettiğimiz zaman, beyin stres kimyası salıverir.
Ki bu kimyasal salgı belki bir anlığına iyi olabilir, ama tüm gün boyunca hiç iyi değildir.
-Bunun gerçek olduğunu nasıl biliyoruz?
Geleneksel bilim kalbin kanı pompaladığını söyler, bunu yapmak için bir makine yapabilirsiniz..
-Ama kalbimiz kanı pompalama haricinde başka neler yapar?
Heart Math Enstitüsü sorumuza yanıt veriyor, bunu döküman haline getirdiler. Kalp ve beyin arasındaki bilgi iletişimini görebilirsiniz. İyilik, takdir, minnettarlık, şefkat, özen hisleri hissettiğimiz zaman, beynimize giden sinyal çok düzgün, ritmik bir sinyaldir. Ve beynimiz dünyanın güvenli olduğunu söyler. Bu nedenle stres kimyasına ihtiyacım yoktur. Beynimiz, bedenlerimize yaşlanma karşıtı hormonları salgılamaya başlar ve bedenlerimizde güçlü bağışıklık tepkisi yaratılır. Bu düzgün sinyalin varlığındaki bağlantıya, uyumlu kalp beyin bağlantısı deniliyor. En iyi uyumu ölçtüler; Bu çok düşük bir frekans, 0,10 Hertz..
Bu frekans, balinaların okyanusta iletişim kurdukları dildir. Çok düşük frekanstır. Bu nedenle eğer kalbimizde hisler yaratabilirsek, örneğin 0,10 Hertz gibi..
Bu kalbimiz ve beynimiz arasındaki en iyi bağlantıdır ve beynimiz bedenimizin hücrelerine iyileştirici kimya salgılamaya başlar. Ve bunu belgelediler.
Bu durum yüksek kan basıncını düşürür. Damar tıkanmalarını azaltır. Felç olasılığını azaltır. Uzun zaman periyotlarında bu tür hisleri hissedebildiğimiz zaman, bağışıklık sistemi güçlenir, DHEA seviyesi artar. DHEA seviyesi bedendeki tüm hormonların öncüsüdür. Her hormon DHEA’ye sahip olmak zorundadır.
Sadece 3 dakika, takdir, minnettarlık, şefkat, sevgi hisleri hissetmek ile bu hormon %100 artar. Aynı zamanda stres kimyası %23 azalır ve bunlar hislerle elde edilir. Bunlar, bedenin kendisini iyileştirmeye başlaması için ihtiyacı olan niteliklerdir.
Şu an insanların olup bitenlere cevaplar aradığı bir tarih dilimindeyiz. Bilmenin yeterli olmadığı nasıl olduğunu da öğreneceğimiz bir zaman dilimi.
Kuantum fizik alanındaki araştırmalarla sinir bilim, nöroplastisite ve nöroendokronoloji ve epigenetikteki psiko sinir bağışıklığı ile ilgili araştırmaları bütün bu bilimler, ihtimal olgusunu işaret ediyor.
Ve öğrenmekte bunun bir ayağı; felsefesini, teorisini, ilmini ve analitik bilgisini öğrenmek.