Halüsinojen maddeler psikozu taklit eden etkiler oluşturan anlamında ‘‘Psikotomimetikler” veya zihni açığa çıkaran ”Psikedelikler” başlıkları altında da sınıflandırılabilirler. Bu grupta yer alan maddelerin en önemli ortak özellikleri psikozlu hastalar dakine benzer sanrılar oluşturmaları ve algıyı çok farklı şekillerde değiştirmeleridir.
Bağımlılık yapmayan ancak doza bağımlı olarak halüsinojen özellik gösteren bir çok madde olması nedeni ile bağımlılık yapan halüsinojen molekül yapılarına, etki mekanizmalarına veya etki farklılıklarına göre sınıflandırmak oldukça güçtür. Bu nedenle en kolay ve anlaşılır yol bunları yapısal olarak benzedikleri nörotransmitterlere göre ve bu şekilde değerlendirildiğinde bunları; serotonine, noradrenaline ve asetilkoline benzer halüsinojenler olarak sınıflandırılmaktadır.
Biliyoruz ki zaman içinde hiçbir nörotransmittere yapısal olarak benzemeyen ancak bağımlılık yapan ve halüsinasyon özelliğe sahip maddeler de keşfedilmiştir.
.Liserjik asit dietilamid, kısaca LSD ya da LSD-25, veya halk arasında bilinen ismi ile asit, yarısentetik psikoaktif bir halüsinojendir. LSD, yasadışı halüsinojen bir uyuşturucudur. Ve LCD Serotonine benzer bir halüsinojendir.
İlk olarak 1938’de sentezlenen son derece güçlü bir halojendir. O kadar güçlüdür ki dozları mikrogram aralığında olma eğilimindedir. Ancak LSD 1943 yılında İsviçreli bilim insanı Albert Hofmann tarafından yeniden keşfedilmiştir. Hofmann o dönemde Sandoz İlaç fabrikasında şizofreni tedavisine yönelik bir ilaç geliştirmek için çalışıyordu. Bunun için kırlarda dolaşarak çeşitli otlar topluyor ve bunların etkilerini kendi üzerinde deniyordu. Bu kır gezilerinin birinde Çavdarmahmuzu (Claviceps purpurea) ile karşılaştı. Çavdarmahmuzu genel olarak arpa, buğday, çavdar ve mısır gibi tahıl ürünleri üzerinde asalak olarak yaşayan zehirli bir mantardır. Eski Roma ve Çin’de bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Bu mantarlar çeşitli kimyasal sentezlerden sonra elde edilişi bakımından sentetik, etkileri bakımından halüsinojen olan yarı sentetik türevlerine dönüştürülür. Bunlardan biri de LSD’dir. Hofmann çalışmaları sırasında LSD’yi elde etmiş, bir kaç damla LSD aldıktan sonra son derece ilginç, belirgin hayaller görmüş ve bunları not etmiştir.
çDr. Albert Hofmann tarafından maddenin etkisi tesadüfen bulundu ve ilginç bir hikayesi var. Dr. Albert Hofman, farkında olmadan normalin 5 kat fazlası bir dozla (250 mikrogram) kendi üzerinde bir deney yapmış. LSD etkisini gösterince işyerinde daha fazla duramamış ve bisikletle evine gitmek üzere yola koyulmuş. Yolda giderken tarihin bilinen ilk LSD uçuşunu yaşamış. Hofman’ın raporlarına göre zaman durmuş, mekan daralmış, renk, ses ve koku çok daha canlı bir hal almış, hayvanlarla ve doğayla iletişim kurabileceğini düşünmeye başlamış ve yaratılanla tek vücut olmuş. Muhteşem bir duygu tarif ediliyor.
O gün, meşhur “bicycle day” olarak bilinir. Hofman belki de hayatının en mutlu ve aynı zamanda en yalan anları yaşamaktadır.

Hofmann eve vardığında uyuşturucunun halüsinojenik negatif etkisi devreye girmiş ve hayatının en kabus saatleri başlamış. Önce kendi vücudunun değişmeye başladığına şahit olmuş. Ellerinin kollarının orantısız büyüdüğünden söz ediyor raporunda. Yüzü değişmiş, kendini tanıyamamış aynada. Sonrasında onu çıldırtacak derecede korkutan illüzyonlar başlamış. Hofman, duvarlardan sarkan hortlaklardan ve kendisini boğmaya çalışan yorganı gibi paranoyak onlarca örneklerle yaşadığı korkuyu tarif ediyor. Çıldırmanın hudutlarını zorlamış. Bu korku tribi saatler sürmüş ve onda sanki hiç bitmeyecek hissi uyandırmış. Uyuşturucunun bu etkisinin kimi kullanıcılar üzerinde ömür boyu devam ettiği gözlemlenmiş daha sonra.
LSD 1960’ların ortalarına kadar akıl hastaneleri ve çeşitli laboratuvarlarda Delysid adı altında psikolojik tedavilerde ilaç olarak alkolizm, psikozlar ve bazı mental bozuklukların da kullanılmıştır. LSD (liserjik asit dietilamid) bilinen en yoğun kafa-karıştırıcı maddelerdendir. Bu özelliğinden dolayı 1960’lı yıllarda CIA uzmanlarının, diğer ülkelerin istihbarat elemanlarının sorgulanmasını kolaylaştırmak amacıyla LSD’yi daha da geliştirdikleri iddia edilmiştir.
LSD’nin kötüye kullanılması 1960’ların ortalarında laboratuvar ve hastelerden çıkarak sokaklara ulaşması ile başladı. Kısıtlayıcı önlemler ve kurallar illegal üretimini ve yasadışı kullanımını engelleyemedi. LSD kullanımı ve kullanımını destekleyici tutumlar; 1969 yılından başlayarak 70’li yıllarda bir anda dünyayı saran ”hippi hareketi” LSD’ye yaklaşımları ve destekleyici tutumlar zemin oluşturmuştur.
.Hippi, yaşam tarzı aslında bugünkü mutlak retçiliğin temellerini atan apolitik bir görüştür. Hippi yaşam tarzı, modern mutlak retçiliğin temellerini atan bir karşı kültüroluşumudur. Dünyanın, üzerindeki tüm bitki, hayvan ve insanlara ait olduğunu kabul eden apolitik bir görüştür. Kendilerine asla sınır koymayan, var olan tüm yetkilileri reddeden, komün hayatını savunan özgürlükçü bir harekettir. 1960’lı yıllarda dönemin komünist ve faşist yapılanmalarına karşı çıkan, özgürlüğün bireyin kendi içinde olduğunu savunan ancak uygulamaları ile anarşist düşünce tarzından ayrılan, düşünce biçiminin gerçek yaşama dönüştüğü bir yaşam tarzıdır.
Anlayacağınız hippiler kendilerine asla sınır koymayan, var olan tüm yetkilileri reddeden, komün hayatını savunan sözde özgürlükçü bir harekettir.Uyuşturucu maddeler, müzik ve cinsellik hippi kültürünün önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Hippilikte vejetaryen beslenme tercih edilmiştir.
Hippiler, genellikle ”freaks” (madde bağımlıları-uyuşturucu müptelaları) diye de adlandırılır. Bağımlılık yapan maddeler, müzik ve cinsellik hippi kültürünün içinde elele yürümeye başlamış ve sonuçta birlikte bir kültüre dönüşmüştü. 1960’lardaki bu dönem aynı zamanda dünyaca ünlü boks şampiyonu Muhammed Ali Clay’ın Vietnam Savaşı için askere alınmayı ret ederek unvanının elinden alındığı ve üç yıl süre ile boks yapmasının yasaklandığı, siyahi devrimci lider Malcolm X’in öldürüldüğü ve zenci birliğinin başına Martin Luther King’in gelerek ünlü söylevi ”Bir Hayalim Var”ı verdiği dönemdi. Hippiler her türlü savaşa karşı çıkmış ve ”savaşma seviş” felsefeleri bu dönemde sloganlaşmıştır.
.1970’li yıllarda Türkiye hippiler için çok önemli yerlerden biri olmuştur. Birçok hippi Katmandu, Tibet gibi yerlere giderken Türkiye’de özellikle de İstanbul Sirkeci’deki salaş otellerde ve pansiyonlarda konaklamışlar. O dönemde Türkiye’deki hippi hareketinin de temeli atılmıştır. Bu özgürlükçü hareket bazı kesimlerde destek görmüş ve hoşgörü ile yaklaşılmış. LSD ve cannabis olmak üzere birçok bağımlılık yapıcı maddeler hippiler arasında ve yakın çevrelerinde kullanıldığını biliyoruz.
LSD sokak kullanıcıları tarafında asit, likit, seyahat, cennetin mavisi, kraliyet mazisi, şef, şahin gibi değişik isimleri vardır.
LSD’nin sokaklardaki illegal satışı ”hits” adı ile yapılıyordu. Hits bir seferlik dozu içeren kapsül veya küp şeker şeklindedir ve bir seferlik kullanım dozu 40-70 mikrogram arasındadır.
LSD’nin oral yoldan 100-200 mikrogram dozlarda alınması sonrasında; ortaya çıkan duygusal ve psikolojik etkiler;
Halüsinojenler içinde etkisi en kuvvetli olan yarı sentetik bir maddedir. Son derece güçlü bir halüsinojendir. O kadar güçlüdür ki dozları mikrogram olma aralığındadır. LSD’nin tecrübesi genellikle önceden kestirilemez ve doz seviyesine, kullananın duyguları ve kişinin içinde bulundukları çevreye göre çok değişken olabilir
Halüsinojen özelliği kullanıcının algılama yapısını tamamen değiştirerek kullanan kişiyi gerçek dünyadan soyutlar ve bambaşka bir dünyaya gönderir. LSD etkisi altında kişinin gittiği hayal alemi maddeyi aldığı anki ruh hali ile yakın bir ilişki içindedir. Kişi mutsuz ise kötü ve ızdırap verici, mutlu ise aşırı keyif verici hayaller görebilir. LSD etkisi altında kişi kuş gibi uçmak, uzay çıkmak, hayatında önemli yeri olan ve hayatta olmadığı için görüşmesi mümkün olmayan insanlar veya bazı sanal çizgi roman kahramanları ile konuşmak gibi imkansız olayları gerçekmiş gibi yaşayabilir. LSD, bilinçaltına yerleşmiş daha önceden yaşanmış olayların tekrar yaşanmasına da neden olabilir. LSD etkisinde olan biri her türlü nesneyle iletişim kurabilir veya nesnelerin kendisi ile diyaloğa girdiğini işitebilir. LSD kristal formda üretilir, daha sonra diğer inaktif bileşenle karıştırılır. Veya sindirilebilir formlarda üretilir. LSD kokusuz, renksiz ve hafif acı bir tada sahiptir.
Algısal/duyusal değişiklikler kişinin gerçek algılarında bozulma yaratarak gerçek gibi gözüken ama gerçek olmayan imajları ( ki bunlar görsel, işitsel,tat, koku, bedensel algı ve imajda değişiklikler şeklinde olabilir), İllüzyon yani başka bir deyişle gerçek bir nesnenin duyular üzerindeki izlenimlerinin yanlış değerlendirebilir.Halüsinasyonlar genellikle görsel olmakla birlikte, işitsel ve dokunma ile ilgili halüsinasyonlar şeklinde görülür. Tat, renk algısı ve duyarlılığında artış görülür. Çeşitli objelerde, yüzlerde ve kendi bedeninde metamorfozlar. Kendilik algısı değişir, egoyu dağıtır. Duygulanımda değişiklikler. Öfori, disfori, anksiyete, duygusal dalgalanmaların şiddetlenmesi ve oldukça şiddetli hissedilmesi. Düşüncede değişiklikler, Hayal gücünde artış. Alışılmadık, sıradışı ilişki kurmada kolaylık ve uygunsuz davranışlar gelişebilir. Dikkat süresinde kısalma. Hafıza değişiklikleri, geçmiş anıları gerçekmiş gibi yaşama veya hafıza kaybı. Mistik deneyimler, çevreye yabancılaşma, aklını kaybetme delirme korkusu ve büyük bir kuşku yaşayabilir. Bu durum oldukça tehlikelidir. Kısaca LSD’nin etkilerini tahmin etmek güçtür. LSD etkisi altında iken yaşanan duygusal tepkiler aşırı pozitif ile aşırı negatif arasında değişebilir yani ne olacağı önceden bilinemez. Bazı zamanlar aynı trip (yolculuk) içerisinde bile olabilir
LSD genel olarak oral yoldan alınır ve bu yoldan daha etkilidir. Ağızdan yutularak ya da dilin üstüne konularak emilir. Çoğunlukla kare şeklinde kağıtlara emdirildikten sonra dil üzerinde emilerek alınabilir. LSD ve benzerlerinde tolerans hızla gelişir. 3-4 gün üst üste kullanımı takiben tolerans üst düzeye varır.
Ülkemizde yaygın olarak kullanılan bir madde değildir
Etkileri alındıktan 30-90 dakika sonrası ortaya çıkmaya başlar. Dört saat içinde en üst düzeye varır. 12 saat içinde etkisi sonlanır. Alınan miktarın %1’i beyne ulaşır. Pupillalarda dilatasyon yapar ve etkisi doza bağlı olarak olarak ortaya çıkar. Fiziksel olarak yüksek tansiyon, beden ısısında artma, terleme ve görme bulanıklığına yol açar. Halüsinojen maddenin kişiyi nasıl etkileyeceği, alınan miktara ve kullanıcı kişinin o anki ruh haline bağlı olarak değişebilir, etkileri güzel şeylerden kabuslara kadar değişir. Yüksek dozlarda kullanıcıda hissizlik, kaslarda güçsüzlük ve titreme görülür. Kullanıcının motor becerileri ve koordinasyonu bozulmuştur. LSD kullanımı, yüksek tansiyon ya da beden ısısının artışından kaynaklanan ölümlere neden olabilir. Yüksek dozda kullanım nedeniyle ölüm rapor edilmemiştir. Ancak LSD etkisi altındayken ya da onu takiben intihar vakaları kayıtlara geçmiştir. Kullanıcının mantıklı düşünme becerisi ortadan kalktığı için tehlikeli davranışlar, şiddet ve kaza sonucu ölümler, cinayet ve kendini yaralama vakaları da bildirilmiştir.
LSD ile ilişkili önemli bir not da santral serotoninin keşfine yol açmasıdır. LSD yapısal olarak serotonine çok benzer ve serotoninin varlığının kanıtlanmasına yardımcı olmuştur. LCD bu yönüyle psikofarmakoloji tarihi açısından önemli bir kimyasal olma özelliğine sahiptir.
Halüsinojenlerin nörofizyolojisi son derece karmaşıktır ve çok iyi anlaşılamamıştır. Tüm noradrenalin ve serotonin benzeri halüsinojenler temel etki mekanizması olarak noradrenerjik ve serotonerjik sinapslarda nörotransmitter aktivitesini etkilerler. Halüsinojenlerin bir prototipi olarak kabul edilen LSD güçlü bir serotonin inhibitörüdür. Sinapslarda serotonin etkinliğini azaltmasının yanısıra serotonerjik reseptörleri güçlü bir biçimde bloke eder. Bununla beraber bazı serotonin antagonistlerinin halüsinojenik etkisi yok iken bazılarının halüsinojenik etkileri vardır. LSD’nin halüsinojenik etkisi tek başına serotonin antagonizması ile açıklanamaz. Halüsinojenik etki muhtemelen serotoninin antagonizmasının yanısıra bunu tamamlayan veya destekleyen başka bazı farmakolojik özellikler de gerektirmektedir.
İnsanlarda LSD, etkilerine çabuk tolerans gelişir. LSD hiç ara vermeden sürekli kullanılırsa 2-3 gün içinde etkileri büyük ölçüde azalır. Gelişen tolerans sürekli değildir. Bir hafta kadar ilaçsız geçen bir dönem sonrası etki yine görülür. Tolerans gelişme özelliği LSD ve benzerlerinin neden sürekli değil de aralıklı olarak kötüye kullanıldığını da açıklar.
Serotonin veya noradrenalin benzeri halojenleri kullananlarda yoksunluk sendromu bildirilmemiştir.
HALÜSİNOJENLERİN ZARARLI ETKİLERİ
LCD çok toksik değildir. Aşırı doza bağlı herhangi bir ölüm olusu rapor edilmemiştir. Bununla beraber, diğer halüsinojenlerin emniyetli doz aralığı bu kadar geniş ve ve güvenli değildir.
LSD vazokonstrüksiyon ie serebral venlerde spazm oluşturabilir ve inme riskini artırır. LSD’yi tek başına veya halüsinojenler gibi başka maddelerle birlikte kullanan gençlerde epileptik nöetler, hemipleji, karotid artede daralma ve tıkanmalar, akut afazi ve serebral damarlarda vaskülüt olguları bildirilmiştir. İntravenöz LSD kullanıcılarında hepatit riskinde ciddi bir artış söz konusudur.
Psikotik davranışlar LSD kullanıcılarında görülür ve ilaçların etkisi geçtikçe zaman içinde azalarak ortadan kalkar. Psikoza yatkın olanlarda bu ilaçlarla ciddi psikotik ataklar, hatta kalıcı psikozlar ortaya çıkabilir. Bu durumda madde psikoz veya şizofreni gibi bir hastalığı presipite eden çevresel bir faktör rolü oynamaktadır.
LSD veya benzerleri ile suça eğilim veya suç işleme sıklığında alkol veya başka madde kullanıcılarındakine göre belirgin bir fark yoktur. Madde kullanımı ile suça eğilimin arttığı ve suç işlemenin kolaylaştığı ise bilimsel bir gerçektir.
Akut psikotik reaksiyonlar ve çıldırma duygusu genellikle kullanıcılarda istenmeyen etkiler ortaya çıkar ve kullanıcılar bunu kötü deneyimler olarak tanımlarlar. Bu tip ilaç kullanıcılarında panik ataklar da ortaya çıkabilir. Akut psikotik ataklar veya panik reaksiyonlar genellikle doz aşıldığında ve bu maddeler başka maddelerle kombine edildiğinde ortaya çıkar. Normal veya düşük dozlarda ve ilk denemelerde bu tür sorunlar ilaca bireysel hassasiyetiolan veya genel anksiyete bozukluğu ve psikoz gibi başka psikiyarrik bozukluğu olan kişilerde ortaya çıkabilir.
Halüsinojenleri kötüye kullananlarda ortaya çıkan bir başka sorunda madde vücuttan tamamen atıldıktan uzun süreler sonra, herhangi bir zamanda ortaya çıkan madde etkileridir. Bu durum kısaca ”flashback” (geçmişi yeniden yaşama veya yeni karşılaştığı bir durumu önceden yaşamış gibi hissetme) olarak adlandırılır. Buna benzer başka bir deneyime de ”stroboskopik etki” de denen ışıklı yanılsamalardır. Bu tip deneyimler birkaç saniye ile birkaç dakika devam eder. Tek bir doz LSD kullanımı sonrasında bile yıllar boyu yaşanabilir ve ne zaman olacağı önceden kestirilemez. Duygusal stres yaratan durumlar veya marihuana gibi başka bir maddeyi deneme görülme sıklığı, şiddeti ve süresini artırır.
Her ne kadar LSD’nin genetik zararlar yapabileceği tartışmalı olsa da bu ilaçların diğer zararlı bağımlılık yapan maddeler gibi sürekli kullananlarda zamanla kanser başta olmak üzere bazı ciddi hastalıklar için ciddi bir risk yaratacağı unutulmamalıdır. Sigara ve alkolün zararlı etkileri uzun yıllar tartışılmıştır. Bugün her iki maddenin de kanser riskini önemli ölçüde artırdığını iyi biliyoruz. Kullanım sıklığının sigara ve alkole göre daha düşük olması LSD başta olmak üzere halüsinojenlerle ilişkili daha net epidemiyolojik sonuçlara ulaşmayı zorlaştırıyor olabilir. Gebelikte LSD ve benzerlerinin kullanımı düşüklere ve deformiteli doğumlara neden olmaktadır.