Duygu duyumsal ya da duygulanımsal hastalıklar, temel bozukluğun duygu durumda olduğuna inanılan bir hastalık grubu olup, duygu durum bozukluğuna bilişsel , psikomotor, psikofizyolojik ve kişilerarası ilişki bozukluklarda eşlik etmektedir.
Afekt ve emosyon önceleri eş anlamlı, olarak kullanılmışsa da bugün, özellikle teknik sakınımla ele alındığında, farklı kavramları içermektedir. Afekt, zihinsel bir sunuma eşlik eden duygu tonu şeklinde tanımlanabilir. Günlük yaşantıdaki her türlü duygu parçacığının (neşe, öfke, kıskançlık, hüzün vb) kişi tarafından öznel-içsel yaşantılanmasını anlatmaktadır.
Emosyon, afektin bilinçli kıvranması ve otonomik-davranışsal gösterileri ile dışa vurulmasını anlattığı için, duygu vurum terimini emosyon karşılığı alarak öneriyoruz. Bizim gözlemlediğimiz duygu tonu öznel olarak yaşantılanan duygudurum değil, nesnel olarak dışa yansıtılan duygu durum olacağından,
affektif hastalıklar yerine, emosyonel (duygu vurumsal) hastalıklardan söz etmek daha doğru olacaktır.
Affektif hastalıklar teriminin bugün bile yaygın kullanılışı, bu terimin yerleşmişliği sebebidir. Ancak, bu iki terimin de aslında günlük yaşamın normal gösterilerini anlattığı düşünülebilir.
‘Anormal’ ile ilgilenen psikiyatri için, alışılmış dışı ya da kısa süreli ye hafif değişmeler ötesi bir ölçme birimine gereksinim vardır. Bu amaçla ileri sürülen mud (mood) terimi, tüm psişik yaşama rengini verebilecek bir şiddet, yaygınlık ve kalıcılığa, ulaşmış bir emosyonu anlatır. Bir benzetmeyle, emosyon hava durumu ise, mod mevsimdir. Türkçe literatürde benimsenmiş görünen duygu durum teriminin bu anlamı iyi yansıttığı kanısındayız. Bu tartışmanın sonucu olarak bu hastalık grubunun genel başlığı, duygudurum (mod) bozuklukları olması gerekir. Ancak, afekti ‘kişinin duygusal tonu ya da duygu durumun dışsal görünümü olarak, tanımlayan ve affektif bozukluklar ile mod bozukluklarının eş anlamlı kullanılabileceğini ileri süren görüşler de bulunmaktadır
Gerçi her duygu-durumun bir duygu-durumu olması gerektiği düşünülebilirse de, psikiyatride duygu-durum bozuklukları denince iki durumdan birini kastedilmektedir: Duygu-durumun neşeye ya da kedere düşünülüp, neşe yönündeki kayışlarda yükselmiş duygu-durumdan; kederse aşağıda gibi imgelenip, kedere kayışlarda çökmüş (depresif) duygu durum dan söz edilir. Yükselmiş duygudurum mani (uçuşum), çökmüş duygu durum ise depresyon (çöküntü) bozukluklarının ana belirtileridir.
Patolojik Olan ve Olmayan
O birey için mutsuzluk yaratıcı bir olaya çöküntü duygu durumu ile yanıt vermek doğal ve yaygın bir görünümdür. Mutluluk yaratıcı bir olay karşısında neşe duymak da o derece doğal, üstelik arzulanan bir durumdur. İnsanlar olaylara tepkisel duygudurum dalgalanmaları ile yaşarlar. Yaşam olaylarından etkilenme derecesi bireyden bireye ve aynı bireyde de zaman içerisinde farklılıklar gösterir. Olayın steresörlük gücü, o bireyin o sırada o olaya yüklediği anlam, yani bilişsel değerlendirmesiyle belirlenir. Stres yaşantılamanın neredeyse yaşamanın bedeli olduğu düşünülürse, ‘normal’ bir mutluluk yaşantılanması ile manik duygudurum ve ‘normal’ bir mutsuzluk yaşantılanması ile depresif duygu durum arasındaki sınırın ne olduğu sorusu ortaya çıkacaktır. Aslında bu konuda tam bir fikir birliği olduğu söylenemez. Keder ya da neşe duygu durumları normal tepkiler olabileceğinden, böyle bir belirti için mani ya da depresyon gibi patolojik anlamlı terimleri kullanmamak ve bunları ancak bir sendrom oluşturdukları da düşünmek ilk ilke olabilir. Ne var ki, bu duygu durumlar genellikle ilişkili oldukları sendromları da, hiç değilse bir ölçüde, davet etme eğilimindedirler. Bazı yazarlar açıklayıcı neden gibi görülebilecek bir olayın varlığında çöküntüyü normal bir tepki gibi görme eğilimlidir. Ancak böyle bir ‘nedensel’ olay saptanan ve saptanmayan tablolar nitelik ve şiddete çok benzer olabilmektedir. Bu durumda birine normal, diğerine anormal demenin geçerliliği sorgulanabilir. Bazıları sürenin kısa olmasını normaliteye bağlama düşüncesindedir, ama bu kısa sürede yaşam kalitesi ileri derecede bozulmuş olabilir. Bazen tablonun şiddeti bir ölçü olarak ileri sürülür. Ama çöküntü hafif şekilde başlayıp kronik olarak sürebilir ya da hafif başlayıp şiddetlenebilir. Giderek, tüm psikiyatrik bozukluklar için patolojiklik sınırı olarak, ‘iş ve sosyal yaşamı bozuyor olma’ ölçütü benimsenmeye başlanmıştır. Örneğin, alkol alımı, miktarına bakılmaksızın, iş ve sosyal yaşamı ve kendine bakımı bozuyorsa patolojik, bunları bozmuyorsa sosyal içme boyutunda görülebilir. Aynı ölçüt neşe ve çöküntü sendromuna da uygulanabilir. Bireyin yaşam olaylarına tepkisel ya da kendiliğinden, mani ve depresif yönünde belirtiler sergilemesine karşın, bunlar yaşamını hiç değilse uzunca süreli bozmadan kalan ‘dalgalanmalar’ ise, patolojik görülmeyebilir. Böyle bir ölçüt, şiddet ve süreyi kendiliğinden işin içine kattığı ve bireysel farklılıkları da içerdiği için daha nesnel bir yargılama sunar. Yine de, yaşamı bozma tartışmalı bir noktaya geriledikçe normal / anormal sınırı da bulunacaktır. Bazıları bu sınırın hiç bir zaman tam çizilemeyeceğini savunurken, aşağıdaki ölçütlerin birlikte kullanımı şu aşamada önerilebilir bir dayanaktır:
- Normalitenin ölçütü yalnızca istatistiksel normal, yani o topluluğun ortalama çizgisi olamaz. Normal ve sağlıklı davranışlar her zaman aynı şeyler değildir. Açıktır ki, değerlendiriciler kendi normallerini hiç dikkate almak zorundadırlar. Bu durumda karşılaştırma, bireyin kendi normali, yani o zamana kadarki davranış çizgisi ile olmak zorundadır. Bunlardan bir sapma patoloji aramanın başlangıç noktasını oluşturabilir.
- İkinci ölçüt, söz konusu belirtilerin o kişinin yaşamını (iş, sosyal ve kendine bakım alanlarında) ne kadar bozduğu.
- Bu belirtilerin şiddet, süre ve nitelik olarak, geliştirilmiş hastalık tanımlamalarına ne kadar uyduğu ise değerlendirmenin üçüncü boyutunu oluşturabilir.
Duygu-durum Belirtisi, Sendromu, Epizodu, Bozukluğu, Hastalığı
Duygu-durumun kavramsallaştırılması ndaki önemli bir zorluk anlamsaldır. Çöküntü ya da uçuşum (depresyon ve mani) terimleri çeşitli anlamları çağrıştırabilir:
- Bir belirti (semptom): Yani, kedere ya da neşeye kaymış bir duygu durum.
- Bu duygu-durumla ilişkili belirtiler kümesi (sendrom): Yani, karamsarlık, zevk ve ilgi yitimi, suçluluk, özkıyım (intihar) eğilimi, suskunluk, durgunluk vb. ya da neşe, hareket, enerji ve konuşma artışı vb.
- Bir bozukluk (disorder): Yani, bu sendromun sergilendiği, sınırları bir ölçüde çizilebilmiş, ama hastalık denebilecek kadar iyi aydınlatılmamış bir bozukluk durumu.
- Bir hastalık varoluşu (nozolojik antite): Yani, bu belirtilerle seyreden, nedeni, gidişi, tedavisi ve patogenezi iyi aydınlatılmış bir bozukluk.
Bu sendromlar, bir yandan, bir ucu normal sayılabilecek, diğer ucu ileri derecede yaşamı bozan bir patoloji sunan bir spektrumda ortaya çıkabildiği gibi, anlamlı bir stresöre tepkisel gibi duran bir uçtan, görünür hiçbir anlamlı neden saptanmaksızın ‘kendiliğinden gelen’ bir başka uç arasındaki diğer bir spektrumda belirtmektedir. Aynca, bu sendromlar, bedensel (organik) hiçbir bozukluk saptanamadığı bir koşulda ortaya çıkabildiği gibi (birincil-primer duygu durum bozukluğu), organik bir neden (beyin tümörü, tiroid bozukluğu…) ya da başka bir psikiyatrik bozukluk varlığında da ortaya çıkabilir (ikincil- sekonder duygu durum bozukluğu). Psikiyatrik sendromlar, neden, gidiş, tedavi ve patogenez açılarından iyi aydınlatılabilmiş değildirler. Bu nedenle, ‘hastalıklardan’ söz etmek yerine, yan aydınlatılmış ve heterojen ‘bozukluklardan’ (disorders) söz etmek ve çöküntü (depresyon) ya da uçuşum (mani) gibi tek sözcüklü hastalık adlandırmalan yerine, çöküntü bozuklukları (depresif bozukluklar) ve uçuşum bozuklukları (manik bozukluklar) gibi daha genel terimleri yeğlenmek uygun görünmektedir. Aynca, bu terimler yalnızca bazı belirtilerin varlığını değil, belli özelliklere ulaşmış sendromları göstermelidir. Ek olarak da, bu sendromun birincil olup olmadığı dikkate alınmalıdır.
DSM-III-R, ‘duygu durum sendromu’nu, duygudurum değişmesi ve ilişkili belirtilerden oluşan bir sendromun, ‘belirli minimal bir süre için varlığı’ şeklinde tanımlamaktadır. Bu sendromun organik bir etken ya da başka bir psikiyatrik bozukluk ile ilişkili olmadığı kanısı oluştuğunda, yani duygudurum sendromunun birincil (primer) olduğu düşünüldüğünde ise, bir ‘duygu durum epizodu’ndan söz edilebilmektedir. ‘Duygu durum bozukluğu’ (mood disorder) tanısı koyabilmek içinse, duygu durum epizodlarının özelliğini, genelde epizodların gidiş özelliğini izlemek gerekir. Örneğin, tek bir manik epizodun varlığı iki uçlu-I (bipolar-I) bozukluk tanısı için yeterli ise de, yineleyici majör depresif bozukluk tanısı için, manik, hipomanik, ya da karışık (mikst) bir epizod bulunmazken, en az iki ayn majör depresif epizodun varlığı gösterilmelidir.
İki uçlu bozukluk (bipolar bozukluk, eski adıyla manik-depresif hastalık) iki ayrı hastalık dönemleri ile karakterize bir ruhsal bozukluktur. Bu hastalık dönemlerinden bir tanesinde taşkınlık (mani), diğerinde ise çökkünlük (depresyon) bulunmaktadır. Birbirlerine zıt gibi görünen bu iki hastalık dönemi yatışma ve alevlenmelerle seyreder. Hastalık dönemleri dışında ise hasta hemen tamamen normale döner. Bazı hastalarda ise günlük yaşamı kısmen etkileyen kalıntı belirtiler görülmekle birlikte, hastalar düzelir.
Hastalık dönemlerini ele almak gerekirse, mani veya taşkınlık dönemi duygudurumun çok yükseldiği, hastanın aşırı coşkulu olduğu dönemdir. Bu dönemde hastada abartılı önemli düşünceler veya ayağı yere basmayan projeler, kendini olduğundan çok daha yüksekte hissetme, büyüklük düşünceleri, düşüncelerin hastanın zihninde adeta yarışması, kendini aşırı enerjik hissetme, uyku gereksiniminde azalma, hatta uyku gereksinimini inkar etme, sonuçlarını düşünmeden heyecanlı veya eğlenceli faaliyetlere kalkışmak (çok fazla para harcama, aşırı hızlı araba kullanma) görülen belirtilere örnektir.
Diğer yandan depresyon veya çökkünlük dönemi ise yukarıda yazılan durumun tam tersidir. Depresyonda ise hastada mutsuzluk, karamsarlık, umutsuzluk, özgüvende azalma, değersizlik hissetme, abartılı suçluluk veya pişmanlık duyguları, eskiden zevk aldığı faaliyetlerden zevk alamama, iştahsızlık veya uykusuzluk gibi değişiklikler, ölüm ve intihar düşünceleri, bedeninde nedeni açıklanamayan ağrılar ortaya çıkabilir.
DSM-IV’te iki uçlu bozukluklar başlığı altında dört tip bozukluktan söz edilmektedir:
- İki uçlu-I bozukluğu,
- İki uçlu-II bozukluğu,
- Siklotimi,
- Başka yerde sınıflandırılamayan iki uçlu bozukluk.
İki uçlu-I (Bipolar-I) Bozukluğu
İki uçlu-I bozukluğun ana özelliği, bir ya da daha fazla manik ya da karışık tip (mikst) epizod geçirmiş olmaktır. Majör depresif epizodlar bulunmasa bile ilerde geçirilecekleri varsayılmaktadır.
Mani (Uçuşum) Epizodu
Duygu durum alanı: Ana belirtiler: Yükselmiş (elave) duygudurum: Öfori, irritabilité Hastada patolojik bir şekilde (gerçek durumla ve premorbid çizgisiyle uygunsuz) kendini çok iyi hissetme, neşe, keyif, mutluluk, coşku (öfori) yaşantılanmaktadır. ‘Her şey bana büyük bir zevk veriyor.
Kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Yeniden doğmuş gibiyim. Çok keyifliyim, içim içime sığmıyor vb.’ (‘Birden aşırı neşelendi, her şeye gülüyor, kahkahalar atıyor, sabaha kadar yüksek müzik çalıyor, şarkı türkü söylüyor, dans edip oynuyor, kimseyi umursamıyor.’). Ya da bir taşkınlık hırçınlık, öfke ve saldırganlık (irritabilité) sergilenmektedir. (Çok çabuk sinirlenmeye, bağırıp çağırmaya vurup kırmaya başladı, her şeye saygısızca davranıyor, küfürlü konuşuyor vb.).
Duygudurum genellikle öfori ve irritabilité arasında dalgalanır, bunlara çok kısa süreli hüzün ağlamaların eklenmesi ters bir bulgu değildir.
Bilişsel alan: Ana belirtiler: Benlik değer yükselişi (grandiyözite-megalomani)/
Benlik değer duygusu ve kendine güven abartılı yükselmiştir (grandiyözite): ‘Korkunç güçlüyüm, yapamayacağım hiçbir şey yok vb. (Kendini aşırı büyük görmeye başladı, kendini herkesten büyük ve güçlü görüyor vb.). Bu yükseliş bazan psikotik düzeydedir (megalomani) Sosyal aralıkları çiğneyen bir rahatlık ve girişkenlik ortaya çıkar (Hiç yapmazken babası yanında ayak ayak üstüne atmaya, sigara içmeye, küfür etmeye başladı vb.). Tüm psişik aktiviteler artmıştır (‘sanki zihnimdeki bir pas gitti, beynim saat gibi çalışıyor, pırıl pırıl, kafam korkunç çalışıyor vb.), Yeni ilgi ve istekler ortaya çıkabilir: ‘Birkaç dil öğrenmeye başladım, yeni fikir ve projeler peşindeyim, yakın tarih ve metafizikle ilgilenmeye başladım vb.’ Kendine güvenin aşırı artışı ile riskli davranışlar ortaya çıkar. Kendiliğinden dikkat ve bellek artmış ve güçlenmiştir (Çok eskileri hatırlayıp anlatıyor, en ince şeylere dikkat edip görüyor.) Dikkatin her şeye yönelmesi nedeniyle bir konuya yoğunlaşamama ve konsantre olamama (distraktibilite) ortaya çıkar. Düşünce çağrışımı çok hızlanmıştır.
Manik epizod psikotik boyutta ise, tabloya sanrı (delüzyon) ve varsanılar (halüsinasyon) eklenir, bunların teması tipik olarak megalomanik niteliktedir: ‘Eriyorum, erdim, peygamberim, Tanrıyım, Atatürk’üm, padişah soyundan geliyorum, milyarderim, başbakan olacağım, dünyanın kralıyım, herkesi ben yönetiyorum, Tanrı tarafından özel görevlerle seçilmiş bir kişiyim, dünyayı kurtaracağım, bana kurşun işlemez, bunları bana söyleyen sesler var, bunları ima eden mesajlar, işaretler alıyorum vb.’ Atipik olarak ise psikotik belirtiler, megalomanik temayla ilişkili görünmeyen paranoid (‘Beni izliyorlar, takip ediyorlar, kötülük yapacaklar, düşmanlarım komplo kuruyor, cihazlarla dinliyorlar vb.’) ve/ya da Schneider’yan nitelikte olabilir (‘Bana emir veren, beni yöneten sesler var vb.’).
Motor alan: Ana belirtiler: Konuşma ve hareketin hızlanması
Konuşma artmış (logore), hızlanmış, sözü kesilemez şekildedir (basınçlı konuşma) (‘Çok konuşmaya başladı, yüksek sesle, biteviye ve karşısındakine hak tanımadan konuşuyor vb.’). Çağrışımın çok hızlanması nedeniyle konudan konuya atlayan bir konuşma (düşünce uçuşması) sergilenmektedir (Daldan dala atlayarak, ilişkisiz şeylerden söz ediyor vb.). Hareketler çok artmış ve hızlanmıştır. (Yerinde duramıyor, hiç durmadan gezmek istiyor, evden kaçıp gitmiş haftalar sonra anlaşıldı ki, yıllardır görmediğimiz bir akrabamızı ziyarete gitmiş, durmadan seyahat etmek istiyor, yorulmak bilmeden gece gündüz anormal bir enerjiyle çalışmaya, yazıp çizmeye başladı, bir taksi tutup sabaha kadar dolaşmış, çok hareketlendi vb.). Riskli davranışlar (o an için zevk verici ama acı sonucları olan davranışların, düşünmeksizin, sonuçları görülmeden yapılması) sergilenir (Aşın ve gereksiz para harcıyor, eşyalarını herkese dağıtıyor, tanımadığı kişilerle konuşmaya, kendini ilgilendirmeyen şeylere müdahale etmeye, kavga etmeye, aşırı alkol almaya, aşırı hızlı araba kullanmaya, rastgele cinsel ilişkilere girmeye, düşünmeden girdiği iş yatırımlarıyla büyük paralar kaybetmeye başladı vb.).
Duygu durum bozukluğu dönemi sırasında aşağıdaki belirtilerden en az 3’ünün yalnızca irritabl ise 4’ünün önemli bir derecede ve sürekli varlığı,
- Abartılı yükselmiş benlik değer duygusu ya da grandiyözite
- Uyku gereksiniminde azalma, örn. yalnızca 3 saatlik uykuyla kendini dinlenmiş hissetme
- Her zamankinden daha konuşkan olma ya da basınçlı konuşma
- Düşünce uçuşması ya da düşüncelerinin çok hızlandığını hissetme
- Amaca yönelik etkinlik artışı (sosyal, iş, okul, ya da cinsel aktivitede) ya da psikomotor,
- Düşüncesizce cinsel ilişkiler ve iş yatırımları,
- Belirtilerin karışık (mikst) tip epizoda uymaması
Duygudurum bozukluğunun iş yaşamı, sosyal etkinlik ve ilişkilerde önemli bozulmaya yol açacak ya da kendine ya da başkalarına zarar vermesini önlemek için hastaneye yatırılmasını gerektirecek ağırlılda ya da psikotik özellikte olması
Madde kullanımının doğrudan etkilerine (örn. madde kötüye kullanımı ya da ilaç verilmesi) ya da genel tıbbi bir hastalığa (örn. hipertiroidi) bağlı olmamak,
Psikotik boyut: Delüzyon, hallüsinasyon ve katatonik belirtilerin varlığı halinde, psikotik boyuttaki bir manik sendromdan söz edilir. Bu boyut, duygudurumla uyumlu ve uyumsuz olmak üzere iki tipte olabilir. Duygudurumla uyumlu psikotik özellikler, megalomanik temalı delüzyon ve halüsinasyon ları kapsar (çok değerli, güçlü, bilgili, meşhur, meşhur kişilerle özel ilişkide, zengin, ermiş, peygamber olma gibi). Duygudurumla uyumsuz temalar ise, bunların dışındakileri kapsar. Örneğin, manik temalarla doğrudan ilişkili olmayan perseküsyon ve Schneider’yan temalar gibi.
Karışık (Mikst) Epizod
Manik ve majör depresif epizod belirtilerinin birlikte bulunduğu epizodlar, karışık tip epizod adını alır. Hasta her iki epizod ölçütlerini dolduracak derecede ciddi dalgalanmaları, aynı epizod içinde ardarda yaşantılamakta ve sergilemektedir.
İkiuçlu-I (bipolarI) bozukluğu. Tek manik epizod daha önce en az bir manik ya da karışık tip epizod saptanmışken son epizod manik ise tanı ‘İki uçlu duygulanım bozukluğu: Son epizod manik’, daha önce en az bir manik ya da karışık tip epizod saptanmışken epizod hipomanikse tanı ‘İki uçlu-I bozukluğu: Son epizod hipomanik’, daha önce en az bir manik ya da majör depresıf ya da karışık tip epizod saptanmışken son epizod karışık tipse tanı ‘İki uçlu-I bozukluğu: Son epizod kanşık tip’, daha önce en az bir manik ya da karışık tip epizod saptanmışken epizod majör depresifse tanı ‘İkiuçlu-I bozukluğu: Son epizod depresif şeklinde konabilir. Daha önceleri en az bir manik ya da kanşık tip epizod saptanmış ve son epizod manik, hipomanik, kanşık tip ya da majör depresif epizod ölçütlerini dolduruyor ama süre açısından yetersiz kalıyorsa, tanı ‘İkıu^ bozukluğu: Son epizod belirsiz’ şeklinde konmalıdır.
En az 1 hafta süreyle, hemen her gün, hem manik hem de majör depresif epizod ölçütlerine uyuyor olmak,
Duygudurum bozukluğunun iş ya da sosyal yaşamda önemli bir bozulmaya yol açıyor ya da kendine ya da başkalarına zarar vermesini önlemek amacıyla hastaneye yatırılmasını gerektiriyor, ya da psikotik özellikli,
Belirtilerin bir maddenin (örn. uyuşturucu, ilaç ya da başka bir tedavi) ya da genel tıbbi bir hastalığın (örn. hipertiroidi) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı olmamak.
Not: Belirgin şekilde somatik antidepresan bir tedavinin (örn. ilaç, EKT, ışık tedavisi) neden
olduğu karışık tip epizodlarda iki uçlu- bozukluğu tanısı konmamalıdır.
En az bir manik ya da karışık tip epizod vardır.
Depresif epizodlar ya sergilenmiştir ya da ilerde ortaya çıkacakları varsayılmaktadır. (Ancak, bulunmaları tanı için gerekli değildir.)
Duygudurum epizodları şizoaffektif bozukluğa uymamaktadır ve şizofreni, şizofreniform bozukluk ya da delüzyonel bozukluk ya da başka bir yerde sınıflandırılamayan psikotik bozukluk üzerine eklenmemiştir.
Belirtiler sosyal, iş ya da diğer önemli alanlarda klinik olarak anlamlı bir rahatsızlık ya da bozulmaya neden olmaktadır.
Belirtiler bir maddenin (örn. kötüye kullanılan bir madde ya da ilaç) ya da genel tıbbi bir hastalığın (örn. hipertiroidi) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
BİPOLAR BOZUKLUKLARDA AYIRICI TANI
İki-uçlu-I bozukluğunun genel tıbbi duruma bağlı ya da madde kullanımına bağlı duygudurum bozukluklarından, majör depresif bozukluk, distimi, siklotimi ve ikiuçlu-Il bozukluğundan ayılt edilmesi için bu kategorilerin tanı ölçütlerinin incelenmesi gerekir. Psikotik özellikli iki uçlu duygu-durum bozukluğunun diğer psikotik bozukluklardan, özellikle şizofreni ve şizoaffektif bozukluktan ayırtlanması ise zor bir işlemdir. Çünkü iki uçlu bozukluklar da, kendilerine daha karakteristik olan grandiyöz ve depresif
içerikli delüzyon ve halüsinasyonlar yanında, perseküsyon delüzyonları, Schneider’yan belirtiler, katatoni ve dahası şizofrenin şekilsel düşünce bozukluklarını gösterebilmektedirler. Şizofrenide epizod jütlerini dolduracak düzeyde anlamlı bir duygudurum bozukluğunun yokluğu bir ipucu olabilir. Aile öyküsü ve gidiş özellikleri diğer yardımcı ipuçlarıdır. Tanı bazen ancak zaman içerisinde netleşecektir. Şizoaffektif bozukluk ise sınırları henüz tam çizilmiş sayılamayacak bir kategori olup, ikiuçlu bozukluklarla ayrımı daha da zor görünmektedir. Yine de DSM-IV çizgisi ayrım için şu ipuçlarını önermektedir: Şizofreni A ölçütlerine uyan aktif bir şizofrenik evrede, tam bir duygudurum epizodunun da sergilenmesi ve daha sonra aynı evrede duygudurum epizodu bulunmaksızın (en az 2 hafta) süren delüzyon ve halüsinasyonlar. Ayrıca, bozukluğun total gidiş sürecinde duygudurum epizodlarının yoğun şekilde yer alması. Böylece, şizofrenideki duygudurum belirtilerinin epizod ölçütlerini dolduracak bir düzeye ulaşmasının ya da prodromal ve rezidüel evreler yerine aktif evrede ortaya çıkabilme lerinin ya da bozukluğun gidiş sürecinde anlamlı bir yoğunluk ile sergilenmelerinin beklenmediği ima edilmektedir. Buradan anlaşılacağı gibi, psikotik belirtilerin duygudurum bozuklukları ve şizofrenide ortak özellikler taşıyabilmesi nedeniyle, yalnızca bir duygudurum epizoduna sınırlı kalan psikotik belirtilerde tanı psikotik duygudurum bozukluğu şeklindedir. Psikotik belirtilerin duygudurum bozukluğu epizodu ile çakışması ve daha sonra duygudurum epizodunun yokluğunda sürmesi, şizoaffektif bozukluk için gerekli görülmüştür. Duygudurum epizodu geçirilmiş olsa bile, tam bir düzelme ardından, böyle bir epizod olmaksızın yalnız başına psikotik belirtilerin ortaya çıkması şizoaffektif bozukluk tanısını gerektirmez, her iki evrenin ayn yargılanarak tanımlanmasını gerektirir. Ancak, bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, şizoaffektif bozukluk kavram ve tanı ölçütleri sağlamlaşmamış ve revizyonlara aday görünmektedir.
İ
İki Uçlu-II (Bipolar-II) Bozukluğu
Bu bozukluğun ana özelliği, en az bir majör depresif epizod ile en az bir hipomanik epizodun varlığı, ama manik ya da karışık tip bir epizodun bulunmamasıdır. İkiuçlu-II bozukluğun tanı ölçütleri aşağıda sıralanmıştır.
Hipomanik epizodun DSM-IV’e göre tanı ölçütleri.
-Her zamanki non depresif duygudurum dan belirgin şekilde farklı olan ve en az 4 gündür süren, yükselmiş, grandiyöz ya da irritabl bir ayrı duygudurumun sürekli varlığı
-Duygudurum bozukluğu dönemi sırasında aşağıdaki belirtilerden en az 3’ünün (duygudurum yalnızca irritabl ise 4’ünün) önemli bir derecede sürekli varlığı
1.Abartılı yükselmiş benlik değer duygusu ya da grandiyözite
2.Uyku gereksiniminde azalma (örn. yalnızca 3 saatlik uykuyla kendini dinlenmiş hissetme)
3.Her zamankinden daha konuşkan olma ya da basınçlı konuşma
4.Düşünce uçuşması ya da öznel olarak düşüncelerinin çok hızlandığını hissetme
5.Distraktibilite (yani dikkatin önemsiz ya da konu dışı uyaranlara kolayca çekilerek dağılabilmesi)
6.Amaca yönelik aktivite artışı (sosyal, iş, okul ya da cinsel aktivitede) ya da psikomotor ajitasyon
7.Önemli zararlar yaratabilecek zevk verici etkinliklere kolayca girme (örn. sonuçları düşünmeksizin girilen cinsel ilişkiler, iş yatırımları ve aşırı harcama)
-Epizod, kişinin belirtisiz olduğu durumu ile uyuşmayan, kesin bir işlevsellik değişikliğini gösteriyor olmalıdır
-Duygudurum bozukluğu ve işlevsellik te değişiklik başkalarınca da gözlenebilir olmalıdır