Genel Görünüm ve Davranış;
Şizofreniye özgü tipik bir görünüm tanımlanmasa da genellikle bu kişilerin tuhaf görünüş ve davranışları dikkati çeker. Toplumsal ve kültürel kalıpların dışında, alışılmadık ya da mantıksız görünürler. Giyinişleri gelişigüzel, uygunsuz ve zevksizdir. Yineleyici hareketler ya da ritüeller geliştirebilirler. Sıklıkla bu hareketlere sembolik bazı anlamlar verir, bunların başkalarını etkilediğini ya da kendisini etkilenmekten koruduğunu düşünürler; Beklenmedik biçimde saldırgan ve ajite davranabilir; insanları tehdit edip, onları öldürmeye kalkışabilir; hayvanları yaralayabilir. Hekim bu kişilerle görüşürken duygusal etkileşim kurmakta güçlük çeker. Diğer hastalarla kurabildiği bağlantıyı bu hastalarla kuramadığının ayrımına varır. Bazı hastalarda ise tuhaf ve alışılmadık bir ilişki kurma biçimi dikkati çeker.
Bilinç ve Yönelim
Bilinç açıktır. Zaman, yer ve kişiye yönelim tamdır. Ancak bazı hastalar, düşünce bozukluğuna bağlı olarak, yönelimi sınamak için sorulan sorulara yersiz ya da saçma yanıtlar verebilirler.
Dikkat ve Bellek
Algılama ve düşünce bozukluklarına ikincil olarak dikkatin yoğunlaştırılmasında yetersizlik görülebilir. İlgi azlığı ve dikkat yetersizliğinden kaynaklanan bir bellek bozukluğu ortaya çıkabilir.
Düşünce ve Konuşma
Şizofrenide görülen düşünce bozuklukları, düşünce süreci ve düşünce içeriği bozukluktan şeklinde iki alt başlıkta değerlendirilebilir,
Düşünce Süreci Bozukluğu (yapısal düşünce bozulduğu)
Yapılan çalışmalar düşünce süreci bozukluğu olarak adlandırılan belirtilerin iki grupta kümelendiğini göstermektedir.
1. Negatif yapısal düşünce bozukluğu: Konuşmanın ve konuşma içeriğinin yoksullaşması ile karakterizedir. Özellikle kronik şizofrenide görülen bu belirtiler entellektüel boşluk, zevk alamama ve toplumsal çekilme ile birlikte bulunma eğilimindedir.
Konuşmanın yoksullaşması: Spontan konuşma miktarı kısıtlıdır. Kişi kısa, somut ve ayrıntısız yanıtlar vermeye yatkındır. Bazı soruları hiç yanıtlamayabilir.
Konuşma içeriğinin yoksullaşması: Yanıtlar yeterince uzun olmalarına karşın taşıdıkları bilgi miktarı azdır. Kullanılan dil belirsiz, sıklıkla aşın soyut ya da aşın somut ve yineleyici olabilir. Kişi, birkaç sözcükle verilebilecek yanıtları gereksiz yere uzatabilir.
2. Pozitif Yapısal Düşünce Bozukluğu: Daha çok akut olgularda görülen bir belirtidir. Değişik biçimlerde ortaya çıkabilir. Aşağıda farklı pozitif yapısal düşünce bozukluğu tipleri sıralanmaktadır.
Basınçlı konuşma: Spontan konuşma miktarı toplumsal olarak kabul edilen ortalamanın üzerine çıkmıştır. Dakikada kullanılan sözcük sayısı yüz ellinin üzerindedir. Kişinin sözünü kesip araya girmek güçtür. Daha ileri durumlarda, dinleyen kimse olmasa bile, şiddetli bir basınçla, konuşmayı sürdürebilir.
Raydan çıkma (çağrışım çözüklüğü, fikir uçuşması): Bir fikirden, bununla kısmen ilişkili ya da tümüyle ilişkisiz bir başka fikre atlayan bir konuşma tarzıdır. En sık görülen biçimi, hiçbirinde tam bir kopma olmaksızın, küçük anlam kaymalarıyla konudan konuya geçen bir konuşmadır. Genellikle, baskılı konuşma ile birlikte görüldüğünde fikir uçuşması, sorulara verilen yanıtlar sırasında ortaya çıktığında teğetsellik olarak adlandınlmaktadır.
Enkoherans (sözcük salatası, jargon afazi, şizofazi, paragramatizm): Zaman zaman tümüyle anlaşılmaz olan bir konuşma tarzıdır. Dil bilgisi kuralları ihmal edilmekte, sözcük ve kalıplar rastgele bir şekilde yanyana sıralanmaktadır. Ender görülen ve ağır bir konuşma bozukluğudur. Konuşma sırasında, doğru sözcük ve kalıbı ararken ortaya çıkan dil bilgisine aykırı yapılar enkoherans olarak değerlendirilmemelidir.
Mantıksızlık: Mantıksal gidişe uymayan çıkarımların yapıldığı konuşmadır. Örneğin kişi şöyle akıl yürütebilir: “Ebeveyn insanı besleyip büyüten kişidir. Bizi besleyen herhangi bir şey ebeveyn olabilir. Sebze ve mineraller de bizi besledikleri için ebeveyndir.”
Klang çağrışım: Sözcük seçimini anlamlı kavramsal ilişkilerden çok seslerin yönlendirdiği konuşma i biçimidir.
Bloklar: Bir ileti tamamlanmadan konuşma akışının kesilmesidir. Birkaç saniye ya da bazen dakikalarca süren bir sessizlikten sonra kişi ne söylediğini ya da ne anlatmakta olduğunu unuttuğunu söyler.
Neolojizm: Tümüyle yeni ve anlamsız sözcükler ya da kalıplar uydurulmasıdır.
Sözcük yakıştırma (parafazi, metonomi): Sözcükler yeni ve alışılmadık bir bağlam içinde kullanılmaktadır. Örneğin, eldiven yerine “el ayakkabısı” demek gibi.
Ekolali: Kişinin, karşısındakinin kullandığı sözcük ve kalıplan yinelemesidir. Ancak, bazı insanlar, yanıt vermeden önce sorulan soruyu yineleme eğilimindedirler. Bu durum ekolali olarak değerlendirilmemelidir.
Perseverasyon: Sözcük, fikir ya da konuların ısrarlı şekilde yinelenmesidir. Kişi sürekli aynı noktaya geri döner.
Düşünce İçeriği Bozukluğu
Hezeyan, düşünce içeriğinin en belirgin bozukluğudur. Bir anormalliği temsil eder ve kişinin kültürel geçmişiyle açıklanamayacak yanlış bir İnançtır.
Kötülük görme hezeyanları;: Kişi, kendisine karşı komplo hazırlandığına ya da bir şekilde kötülük göreceğine inanır. Sık rastlanan örnekler arasında, kişinin izlendiği, mektuplarının açıldığı, evine dinleme aygıtı yerleştirildiği, telefonlarının dinlendiği şeklindeki sanrılar sayılabilir.
Kıskançlık hezeyanları;: Kişi, eşinin başka birisiyle ilişkisi olduğuna inanır. Belli belirsiz bilgi parçacıkları bunun kanıtı olarak bir araya getirilir.
Günahkarlık ya da suçluluk hezeyanları;: Kişi, korkunç bir günah işlediğini ya da bağışlanamaz bir şey yaptığını düşünür. Yangın, kaza gibi olaylardan kendini sorumlu tutar, cezalandırılacağına inanır.
Büyüklük hezeyanları; Kişi, özel güç ya da yetenekleri bulunduğuna, ünlü ve Önemli birisi olduğuna inanır.
Dinsel hezeyanlar: Dinsel doğadaki yanlış inançlardır.
Somatik hezeyanlar; Kişi, bedeninde bir şeylerin hasta, anormal ya da değişmiş olduğuna inanır.
Referans fikirleri ve hezeyanları: Kişi, önemsiz işaretler, ifadeler ya da olaylarla ona bir imada bulunulduğuna ya da bunların onunla ilgili bazı özel anlamlar taşıdıklarına inanır. Bazen gazetede okunan yazılar ya da televizyonda izlenenler kişiye yönelik özel mesajlar olarak kabul edilir.
Kontrol edilme hezeyanları: Kişi, duygularının ya da davranışlarının bazı dış güçler tarafından kontrol edildiğine inanır.
Zihin okunması hezeyanları; Kişi, insanların onun zihnini okuduklarını ileri sürer.
Düşünce yayımlanması hezeyanlar;: Kişi düşüncelerinin kendisi ya da başkaları tarafından işitilebilecek biçimde yayımlandığına inanır.
Düşünce sokulması: Kişi, kendisine ait olmayan düşüncelerin zihnine sokulduğuna inanır.
Düşünce çıkarılması,: Kişi, düşüncelerinin zihninden çıkarılıp alındığına inanır.
Soyut Düşünme Yetisi
Soyut düşünme yetisi ileri derecede bozulmuş olabilir. Soyut kavramlar somut bir biçimde yorumlanır. Farklılık ve benzerlikleri kavramakta güçlük çeker. Simge ve soyutlamalara ilişkin aşın zihinsel uğraş ve bunları işleme yeteneğinin yitirilmesi görülebilir.
Gerçeği Değerlendirme Yetisi
Şizofrenide, nesnel dış dünyada olup bitenle kişinin iç dünyasında meydana gelenleri birbirinden ayırt edebilme yetisi genellikle bozulmuştur.
Algılama
Şizofrenide görülen algı bozuklukları varsanı ve yanılsamadır. Varsanı nesnesiz algılama, yanılsama ise var olan bir nesnenin hatalı algılanmasıdır. Beş duyudan herhangi biriyle ilişkili olabilir. Ancak en sık etkilenen işitme duyusudur.
İşitme hezeyanları, Kişi konuşmalar, sesler ya da gürültülerden söz eder. En sık rastlanan işitsel varsanı kişiyle konuşan ya da ismini söyleyen seslerin işitilmesidir
Tartışan sesler: İki ya da daha fazla sayıda, aralarında konuşan, genellikle bir konu üzerinde tartışan sesleri içerir.
Somatik ya da dokurısal hezeyanlar;: Bedende tuhaf duyumların yaşanmasıdır. Yanma, karıncalanma ve bedenin boyut ve şekil olarak değişmiş algılanması biçiminde olabilir.
Koku hezeyanları;: Genellikle hoş olmayan, alışılmadık kokular duyulur.
Görsel hezeyanlar; Kişi gerçekte olmayan şekiller, insanlar ya da insana benzer nesneler görür. Bazen bunlar yalnızca şekil ya da renk biçimindedir.
Duygulanım
Şizofrenide kişinin duygularıyla düşünce süreci ve çevrede olup bitenler arasındaki ilişki değişik şekillerde bozulmaktadır. Söz konusu duygulanım bozuklukları aşağıda sıralanmıştır.
Duygulanımda düzleşme ya da küntleşme: Duyguların dışavurumunda ve duygusal tepki vermede bir yetersizlik söz konusudur. Donuk ve üzerinde konuşulan konunun duygusal içeriğiyle değişmeyen bir yüz ifadesi, spontan hareket ve jestlerde azalma, zayıf göz ilişkisi, yeri geldiğindi gülümseme ya da gülmeyi başaramama ve monoton bir tarzda, normal ses vurgulamalarını kullanmadan konuşma, duygulanımda düzleşme ya da küntleşme belirtileri olarak kabul edilmektedir.
Uygunsuz duygulanım: Duygulanım yalnızca basitçe düz ya da künt değil, uyumsuz ya da uygunsuzdur. Ciddi ya da üzüntülü bir konuda konuşurken gülümseme görülebilir.
Zevk almama ve toplumsal çekilme: Bu belirti kümesi ilgi ya da hoşlanma konusundaki yetersizliği göstermektedir. Zevk verici etkinliklere karşı ilgi kaybı ya da bu etkinliklere katılındığında hoşlanma duygusu yaşayamama olarak kendisini dışa vurmaktadır. Bu nedenle cinsel ilgi ve etkinlik azalmakta ya da tümüyle ortadan kalkmakta, kişi ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte olmak için bir çaba harcamamakta ve genellikle yalnız kalmayı yeğlemektedir.
Motor Etkinlik
Bir enerji ve dürtü kaybı söz konusudur. Devinimi başlatma ve sürdürmede bir yetersizlik vardır. Bu nedenle, kendine bakım ve temizlikle ilgili işlevler yerine getirilmemekte, düzenli bir iş ya da okul yaşamını sürdürmekte güçlük çekilmektedir. Kişi, bazen bir sandalyede hiç bir şey yapmadan saatlerce oturmakta ya da zamanının büyük bir bölümünü televizyon seyretmek ya da iskambil falı bakmak gibi: pek fazla dikkat ve fizik etkinlik gerektirmeyen işlerle geçirmektedir. Bazen aşın hareketlilik ve taşkınlık ortaya çıkabilir. Tuhaf yüz, göz hareketleri, yineleyici kalıplaşmış el, kol ve beden hareketle! (stereotipi) görülebilir. Bazen donmuş gibi aynı durumu sürdürebilir (katatoni), bu kişiler verilen bir pozisyonu, rahatsız da olsa uzun süre bozmadan koruyabilir (katalepsi ya da balmumu esnekliği) ve bazen bu durumunda ani taşkınlık gösterebilir (katatonik eksitasyon). Kişilerde stupor, negativizmi ekolali, ekopraksi görülebilir.
Ambivalans ve Otizm
Bleuler’in 4A belirtisinden çağrışım çözüklüğü ve duygulanım bozukluğu bugün kullanılmakta olan mental bozukluklar sınıflamalannda ölçütler arasında yer almaktadır. Buna karşılık ambivalans ve otizm, tanımlanması ve değerlendirilmesi güç kavramlar oldukları için, sınıflama ölçütleri dışında bırakılmışlardır. Bu kavramlar aşağıda kısaca tanımlanmaktadır.
Ambivalans (iki değerlilik): Bir nesne ya da duruma karşı olumlu ve olumsuz duyguların bir arada bulunmasıdır. Kişi, sevgi-nefret, güvenme-güvenmeme gibi ikilemler arasında sürekli gider gelir.
Otizm: Kişinin dış dünya ile bağlantısının ileri derecede zayıfladığı bir içe kapanma durumudur.
Somatik Belirtiler
Şizofreniye özgü bir somatik belirti yoktur. Hastalığın başlangıç döneminde polimorf ağrı, halsizlik, hazımsızlık gibi yakınmalar dile getirilebilir. Akut alevlenme dönemlerinde uyku bozuklukları, iştahsızlık, pupillalarda genişleme, avuç içinde terleme, ılımlı taşikardi ve kan basıncı yükselmesi ortaya çıkabilir. Öte yandan, ağır psikopatolojinin var olduğu durumlarda hasta bazı önemli bedensel hastalıkların (anjina pektoris, akut apandisit vb.) belirtisi olabilecek yakınmaları dışa vuramayabilir ve bu nedenle, gerekli sağaltım girişiminin yapılması gecikebilir.
Disdiyadokokinezi, astereognozi, denge ve propriyosepsiyon bozuklukları, primitif refleksler, ince motor becerilerde bozukluk gibi nörolojik bulgular, şizofreni hastalarında görülebilir. Nörolojik belirtilerin varlığı, prognoz açısmdan olumsuz bir belirteç olarak kabul edilir.
Şizofreni ve Depresyon
Şizofreni tanılı hastaların yaklaşık % 25’inde herhangi bir dönemde depresif belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler akut alevlenme ve psikozdan çıkış dönemlerinde (postpsikotik depresyon) daha sık görülmektedir. Söz konusu tablo, antipsikotiklerin yol açtığı disfori, akinezi ve birincil negatif belirtilerden ayırt edilmelidir.
Özkıyım ve Şiddet Davranışı
Şizofrenide özkıyım oranı toplum ortalamasının 20 katından fazladır. Hastaların % 40’ı özkıyım girişiminde bulunmakta ve % 10’u bu şekilde yaşamını yitirmektedir. Hastalığın ilk on yılında, erkek hastalarda ve paranoid tipte özkıyım oranı daha yüksektir.
Şizofrenide, planlanmış, belirli kişi ya da kişilere yönelik şiddet davranışı genellikle paranoid hastalardaki sanrısal düşünceden kaynaklanmaktadır. Dezorganize tipte görülen şiddet davranışıysa çoğu zaman belirli bir kişiye yönelmemiştir ve bu nedenle daha az tehlikelidir. Yapılan araştırmalar, şizofrenideki şiddet davranışının toplum ortalamasından altı kat daha yüksek olduğunu, ancak bipolar bozukluk ve depresyon tamlı kişilerden farklı olmadığını göstermektedir. Alkol ve madde bağımlılarında ise bu oran çok daha yüksek bulunmaktadır.