Hiç kimse şizofreniye neyin neden olduğunu bilmiyor. Birçok insan, bunu sinir iletim sistemindeki kargaşaya bağlıyor. Uzun süreden beri var olan bir teori; bir sinir iletkeni olan dopaminin çok fazla aktif olmasının sinirlerin bulunduğu belirli yolları bozduğunu savunuyor. Glutamate ve Serotonin içeren diğer sinir iletim sistemlerinin de bununla ilgili olabileceği daha çok yeni bir düşünce.Genetik bir unsurun olması da büyük bir olasılık.
Son yıllarda, giderek artan sayıda bilim insanı, hücre zarlarındaki yağ bileşiminde meydana gelen küçük bir anormalliğin beynin çalışmasına zarar verdiğine ve bunun sonucunda şizofrenik belirtilerin ortaya çıktığına inanmaya başladı. Bazıları, şizofreni hastalarının oksit giderici savunmalarının yetersiz olduğuna ve bu nedenle beyin hücrelerinin zarlarındaki yağların, serbest kök saldırıları tarafından oksitlenmesine izin verdiğine inanıyor.
Birçok kanıt, şizofrenlerin beyin hücrelerinin zarlarının anormal bir içeriğe sahip olduğunu gösteriyor. Zarlarda, arakhidonik asit (AA) olduğu kadar, hem omega-3 tipi balık yağı, özellikle DHA, hem de omega-6 linolaik asit tükenmiş durumda. Sheffiel’deki Northern General Hospital’ın psikiyatri bölümünde araştırmacı olan Dr. Malcolm Peet’in başkanlığını yaptığı bir çalışmada, şizofrenlerin kırmızı kan hücrelerinde, sağlıklı insanlarda bulunan DHA oranının yarısı kadar DHA ve omega-6 yağı ve yine sağlıklı insanlarda bulunan normal arakhidonik asit oranının dörtte biri kadar arakhidonik asit olduğu bulundu.Kan hücrelerindeki DHA ve AA miktarı beyin hücrelerinde bulunan DHA ve AA miktarını yansıtır.
Daha da ötesi, DHA ve AA yağları çok yetersiz olan şizofrenik hastalar, en ileri düzeyde şizofren belirtilerinin ya da ”negatif” belirtiler denilen belirtilerin görüldüğü hastalardır. Bunlar, duygusal körlük, asosyallik, konuşma ve hareket etme zorluğu, kavrama ve algılama bozukluğu gibi ilaç tedavisine en dirençli olan belirtilerdir.
Şizofrenlerin ön kortekslerinin beyin görüntüleri, hücre zarlarındaki yağların hızla bozulduğunu ya da yok olduğunu gösteriyor. Bundan dolayı Dr. Peet, bu hastaların sinir hücrelerinin zarlarının büyük ölçüde bozulduğunu ve bundan dolayı dopamin de dahil olmak üzere sinir iletkenlerinin ve alıcılarının mesajları düzdün bir şekilde iletemediğini teorize ediyor. Ayrıca Dr. Peet , şizofrenlerin mesaj iletiminde önemli olan arakhidonik asidi metabolize etmekte yetersiz kaldığını düşünüyor.
Dolayısıyla, sorun illaki şizofrenlerin beslenme biçimlerinde omega-3 yağının düşük olması değil. Öyle görünüyor ki şizofreni hastalarının, hayati yağ asitlerinin hızla yok olması sorununun (ki bu metabolik bir bozukluktur) üstesinden gelmek için normal insanlardan daha fazla çaba göstermeye ihtiyaçları var. Sürekli olarak, hızla yok olan yağ asitlerini yeniden yerine koymak, beynin kısmen ya da tamamen iyileşmesine yardımcı olabilir.