Dünyanın ve ülkemizin bir numaralı sorunun corona virüsü (covid 19) can almaya devam ediyor. Evet zor, çok zor zamanlardan geçtiğimiz bu günler artık hayatımızın gerçeği.
Bu virüs çok kolay ve hızlı bir şekilde yayılıyor. Virüse bağlı enfeksiyonların milyonlarca insanı yok edip, milletleri tarih sahnesinden silen, devletleri çökerten salgınları biliyoruz.
Daha önce hiç yaşamadığımız sıkıntılı günlerden geçiyoruz. Evlerimize kapandık. İş yerlerimizi kapattık. Meydanlardan, sokaklardan çekildik.
Gerek bireysel gerekse halk olarak önemli önemli ve hayati görünen bu salgını nasıl aşmalıyız?
Enfekte hasta sayısının her gün geometrik olarak katlanarak arttığını söylemek tahminin ötesinden öte bir gerçek.
Virüs nedeniyle oluşan psikolojik sorunlarımızın, korku ve gelecek ile ilgili kaygılarımızın olması doğal.
Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de hastalığa karşı devlet ve birey olarak toplumsal uzlaşma dayanışma ile bu dönemi aşmak zorundayız.
Her şeyden önce yaşadığımız süreç enfeksiyonun sağlığımızı, sosyal hayatımızı, ekonomik yaşamımızı kısaca geleceğimizi çok etkileyeceğini tahmin ediyorum.
Virüsün bulaşma korkusu ile nasıl baş edebiliriz?
Virüsün bulaşma korkusunu kaygılarımızın nasıl yöneteceğimizin sınavından geçiyoruz.
Kaygılarımızı nasıl etkili şekilde yönetmeyi başarabiliriz?
Bugünler elbette bir gün ve bir şekilde geçecek, işte o zamanlar geldiğinde geriye dönüp baktığımızda, yaşadığımız bu sıkıntılardan kendimizi nasıl değerlendireceğiz?
Peki kaygılarımızı nasıl yöneteceğiz?
Cevabı basit.
Neyi kontrol edip, neyi kontrol edemeyeceğimizi iyi öğrenerek yapacağız.
Kontrol edeceğimiz şeyler çok açık;
Aklın, bilimin, bilim insanlarının, doktorların, işin uzmanlarının anlattıklarını bizi ciddi anlamda bilgilendiren kişi ve kurumları dikkatli dinlemeliyiz.
Öncelikle yapılması gereken en önemli şey virüsün yayılmasını engellemek.
Alınması gereken önlemler çok açık.
Kontrol edebileceğimiz tek şey virüsün yayılmasını engellemek için üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmek.
Yayılmasını engellemek için alınması ve almamız gereken tedbirler açık.
Kontrol edebileceğimiz şeyleri eksiksiz şekilde yapmak. Doktorların ve ilgili uzmanlarının uyarılarına uymak. Bu uyarıları dikkate almak ve hijyen kurallarına uymak.
Olaylar karşısında;
İki uçta farklı ve yanlış tepki gösteren insanları görüyoruz.
Bir uçtakiler aşırı derecede kaygılı, sürekli panik yapıyorlar, korkularını ve paniklerini iyi yönetemiyorlar. Panik hali yaşıyorlar ve bu panik hali bazen mantık dışı şeyler yapmalarına neden olabiliyor.
Diğer uçtaki kişiler ise bu konuyu hiç ciddiye almıyor, korkmuyor ve umursamayanlar var.
Virüsün oluşturacağı zarar ve kayıpların farkında değillerdirler.
“Bana bir şey olmaz, ben gencim” ya da “Bu basit bir grip gelir geçer” diyenler olabilir.
Kişisel sorumluluğunu almayanlar var. Almadıkları bu sorumlulukla sevdiklerine de zarar vereceklerinin farkında değiller.
İki uçtaki düşünce tarzları çok yanlış ve tehlikeli davranışlar olduğunu unutmayalım.
Yapılması gereken çok net, dengeli bir yol izlemek.
Aile ve kişisel çevremizde doktorlarımızın yönlendirmelerine bilim ve aklın önerdiği uyarılara uymak. ve eksiksiz bir şekilde yapmaya çalışmak.
Tedbirlerimizi, önlemlerimizi güzel bir şekilde almak.
Evlerimizden çıkmayacağız, çocuklarımızda dışarı çıkmayacak. Toplu yerlerde bulunmamak, Yakın temaslardan kaçının. Hijyene dikkat edeceksiniz. Asansörleri mümkünse kullanmayın.
“Bu hastalık grip gibi basit geçecek” diye düşünmeyin ve virüsü ciddiye alın.
Çocuklar ve gençler virüsü çok kolay şekilde kapıyor ve enfekte olabiliyorlar. Yapılması gereken virüsün yayılmasını büyük oranda engellemek.
Bunu yaptığımızda, enfeksiyonu engellediğimizde işte biz bu virüsten en az zararla çıkmış olacağız.
Çevremizde ve hayatımızda neyi kontrol ettiğimizde, kaygılarımızı güzel bir şekilde yönetmiş oluruz.
Geriye dönüp baktığımızda kaygılarımızı iyi yönetmiş olacağız.
Sadece devletin aldığı tedbirler yetmez, vatandaş olarak hepimiz üstümüze düşen
tedbirlerimizi almak ve uyarılara uymak zorundayız.
Kaygılarımızı, korkularımızı, paniklerimizi ve stresimizi iyi yönetemezsek, bu durum çocuklarımız üzerinde negatif durumlara neden olabilir. Çocuklara bu durumları onların anlayacakları şekilde anlatmalıyız. Eğer panik ve kaygılarımızı çocuklarımıza yansıtırsak, bu yanlış bir şey olur.
Unutmayın ki kaygı büyük oranda çocukluk dönemindeki yaşantılarla öğrenilir. Kaygı öğrenilen bir duygudur, bulaşıcı bir duygudur. Genetik alt yapısı küsmen vardır. Büyük oranda öğrenilen bir duygudur. Göre göre, duya duya kaygı bozukluğu yerleşir.
Çocuklarınız kaygılı bir bireye dönüşebilir.
Çocuklarınızda yerleşmiş kaygı duygusu, kişide çaresizlik, dünyanın güvenli bir yer olmadığı duygusu, her an başına bir şey gelecekmiş duygusu, yoğun korku gibi negatif duyguları yaşatacağını unutmayın.